Aşk ve evliliğe dair kıymetli eserlere imza atmış ve bu konularda yüzlerce konferans ve seminer vermiş “Ömür Boyu Aşk” kitabının yazarı değerli büyüğümüz Cemil Tokpınar Bey ile aşka ve evliliğe dair birçok konuyu konuştuk.

Dilerseniz mülakatımıza aşkın tarifinden başlayalım. Aşk nedir ve kaç türlü aşk vardır?

Aşk, en sade tarifiyle, şiddetli sevgi demektir. İki çeşit aşk olduğu söylenilir. Biri ilahi aşk, diğeri de masiva aşkı… Masiva aşkının da türlü türlü çeşitleri var. Karşı cinse muhabbet duymak; bunlardan sadece bir tanesi… Hakiki aşk yalnızca Allah aşkıdır. Çünkü sonsuz muhabbete layık olan yalnızca O’dur… O’nun dışındakiler yaratıktır, nakıstır, kusurludur, yani sonsuz sevgiyi hak etmezler. Dolayısıyla kemal manada aşk sadece Allah’a olunan aşktır. Bunun belirtisi nedir? O’nun sevdiği ve hoşnut olduğu şeyleri yapmaktır. Her şeyi O’ndan beklemek, O’na yönelmek, O’nun varlığını hissederek, O’nun rızasıyla, ikramıyla, ihsanıyla mutlu olmaktır. Aşk, çok seven ve sevilen anlamına gelen Vedud ism-i şerifinin tecellisidir. Aşk, Mevlana’ların, Yunus’ların yoludur. O yoldan epeyce uzaklaşıldı. İnşallah o hakiki manayı yeniden ihya eden nesiller yetişir.

İslamiyet’in beşeri aşka bakışı nasıldır?

İnsan karşı cinsini Allah namına sevmelidir. Allah’a yaklaştıracağı için sevmelidir. Ve Allah’ın izin verdiği şeyleri Allah’ın izin verdiği ölçüde sevmelidir. Şöyle bir dua vardır: “Allah’ım bizi senin sevginle ve bizi sana yaklaştıracak şeylerin sevgisiyle rızıklandır.” Muhabbet kalbin rızkıdır. Bir mümin meşru olan eşini sevebilir, onu şiddetli de sevebilir, ona aşk da duyabilir. Bu tür bir aşk hakiki aşkın gölgesindeki meşru bir aşktır. Onun öncesine baktığımızda, dinimizin emrettiği çerçevede, evlilik niyetiyle yapılan fıkhi sınırlar dâhilindeki görüşmeden sonra gelişen söz, nişan ve nikâh sürecindeki yoğun muhabbet de caizdir. Bunun dışında Allah hesabına olmayan, hedefinde evlilik bulunmayan ya da evlilik sürecine girmeyen aşklar caiz değildir. 

Allah namına sevmenin bir kriteri var mıdır?

Allah namına sevmenin kriteri O’nun koyduğu şer’î ölçülere uymak ve evleninceye kadar olan yasaklara riayet etmektir. Bir an önce evliliğe doğru götüren süreçleri işletmeye başlamak gerekir. Yoksa henüz daha söz bile yokken; “Beş yıldır falancayla çıkıyoruz” tarzındaki ilişkileri din onaylamaz. Bir diğer sakıncalı durum da âşık olunan kimseye haddinden fazla değer yüklemek ve ona olan sevgiyi ilahi aşkın da önüne çıkarmaktır. Neticede bu aşk dünyevi bir aşktır. İnsan, her şeyi dünyevi anlamda sevdiğinden ibaret görmemelidir, din buna izin vermez. Vermediği için de zaten mecazi aşka tutulan genç, o maşuk o kadar muhabbeti hak etmediğinden dolayı sürekli acı içindedir. Uhrevi bir takım cezalara gerek kalmadan dünyadayken o azabı tatmaya başlar. Bu ayrılık azabıdır, karşılık görememe azabıdır vs. 

Aşk, evlilik için olmazsa olmaz mıdır? Aşk olmadan da evlilik kararı alınabilir mi?

Ben, aşk olmadan evlilik olmaz sözüne katılmıyorum. Nice aşksız evlenenler vardır ki yaptıkları güzel davranışlarla evlendikten sonra âşık olmuşlardır birbirlerine… Ailenin ricası ile büyüklere hürmeten evlilik yapanlar mesela… Nice de aşklar vardır ki; çiftler evlenmeden önce delicesine birbirlerini sevmişlerdir, hatta ailelerine ve çevrelerine birbirimiz olmadan yaşayamayız mesajı vermişlerdir fakat evlendikten birkaç ay sonra pürüzler, problemler ortaya çıkmıştır. Birbirine âşık olup da sonradan ayrılmak isteyen birçok insan vardır. Her aşkın sonundaki evlilikten aynı huzuru, muhabbeti bulamayabiliyoruz. Hiç sevgi olmadan evlenilsin de demek istemiyorum. Kesinlikle gençler İslami ölçüler dâhilinde birbirini görmeli, konuşmalı, tanışmalı, içlerinde bir sıcaklık bir temayül varsa evliliğe doğru gitmelidirler. Bu sıcaklık belki ilk görüşmede olmayabilir. O zaman mahreminin yanında veya topluma açık bir yerde birkaç kez daha görüşülebilir. Bu görüşmelerde de sıcaklık alınamıyorsa bunu sürdürmenin bir anlamı yoktur.  


Aydın Başar'ın Yazısı.