Ayşe Afife Karaaslan’ın Çanakkale’den ayçiçeği tarlası fotoğrafı bize ilk gönderdiklerinden birisi. Muhtemelen bir yolculuk sırasında çekilmiş bir fotoğraf. Bu sebeple fotoğraf üzerinde fazla düşünme ve özenle çekme şansı olmamış. Bu yüzden fotoğraf çok genel klasik manzara fotoğrafı olmuş. Her işte olduğu gibi fotoğraf çekmek için de zaman ayırmaya ve ciddi bir emek vermeye ihtiyaç var. Bir fotoğraf için ne kadar emek verip yorulursanız o fotoğrafın insanlar üzerindeki etkisi her zaman güçlü olacaktır. Ben prensip olarak yaptığımız her işte gösterdiğimiz gayret ve emeğin asla karşılıksız kalmayacağına inanıyorum. Tecrübelerim bu güne kadar hep bu yönde oldu. Bu sebeple hele başkalarıyla seyahat halindeyken fotoğraf çekmeye çalışmanız hep ‘yeter artık, geç kaldık, haydi gidelim’ baskıları altında başarısız olacaktır. Çünkü fotoğraf birçok iş gibi aceleye gelmez. Nasıl bir yemek, aceleye getirmeden hakkını vererek yaptığınızda lezzetli oluyorsa, fotoğraf da aceleye getirmeden içimize sinerek çektiysek güzel olacaktır. Yani her şeyin hakkını vermek gerek. Yoksa o da acele fast food yemek gibi fast fotoğraf olur. O da hızla tükenir gider.

Bazen bir fotoğraf görürsünüz ve ‘acaba bu nerede çekilmiş’ diye merak edersiniz. Ve ardından içinizde şöyle bir his oluşur; bu yer yakınlardaysa bende gidip orada bir fotoğraf çeksem. Bundan sonra kafanızda binlerce senaryo uçuşur ve şu saatte gitsem, şuradan şöyle bir fotoğraf çeksem, şuradan bir insan yürüse, ya da bir çocuk çeşmeden su içse diye hayaller kurarsınız. Eminim sizler de bazı fotoğraflarda içinizde buna benzer hisler taşımışsınızdır.

Aliye Zeybek’in gönderdiği çeşme fotoğrafı ilk gördüğüm andan itibaren bende buna benzer hisler uyandırdı. Bir defa çeşme doğanın ortasında ve orijinal bir yapısı var. Belki arasanız bulamazsınız. Sayabildiğim kadarıyla çeşmenin on tane yalağı var. Buna benzer çeşmeler görmüştüm ama bu kadar uzun olanını ilk defa görüyorum. Fotoğraf güzel bir fotoğraf. Çünkü orijinal bir yapıyı belgelemiş ve hepimize göstermiş oldu.

Bunun yanında net ve ışık ayarları bakımından da iyi görünüyor. Bunun yanında farklı açılardan çekilerek derinlik hissi çok daha iyi verilebilirdi. Biraz daha sağa ve sola geçerek açı yapılabilirmiş. Ayrıca öğle vakti çekildiği için güneş oldukça sert ve arkaya doğru gittikçe yapının ayrıntıları kaybolmuş. Belki ikindi veya sabah vaktinde yumuşak güneşle çok daha iyi bir fotoğraf çekilebilirdi. Ayrıca bu kareye biraz daha gökyüzü girseymiş çok daha renkli bir fotoğraf olurmuş. Çünkü anladığım kadarıyla oldukça yüksek bir yerde bulunuyor. Yüksek yerlerde de gökyüzü çok temiz olur ve mavi renk çok iyi sonuç verir.

İbrahim Ethem Enişer’in Eminönü’nde çektiği Galata Köprüsü ve Yeni Camii fotoğrafı oldukça iyi bir makineyle (Canon EOS 550 D) çekilmiş. Birkaç yıl önce bu makine giriş seviyesi profesyonel bir makine olarak değerlendiriliyordu. Gerçi hâlâ öyle ama yeni çıkan modellerin biraz gölgesinde kalır gibi oldu.

Fotoğrafa gelecek olursak, akşamın ilk saatlerinde çekildiği için renkler ve özellikle gökyüzü rengi oldukça iyi durumda. Işıklar da camiyi oldukça iyi aydınlatmış. Ayrıca köprü de çok karanlıkta kalmamış. Sudaki ışık yansımaları da oldukça belirgin. Komposizyon ve fotoğraf çekilen yer oldukça iyi seçilmiş diyebiliriz. Ancak kullanılan yüksek asa (ISO 3200) fotoğrafta çok ciddi bir kumlamaya ve grenli bir yapıya yol açmış. Fotoğrafa biraz yakından baktığınızda ciddi bozulmayı hemen farkediyorsunuz. Bu sebeple özellikle gece fotoğraflarını çekerken tripod kullanmak ve enstantane ayarını düşürüp ISO ayarını mümkün mertebe çok yükseltmeden fotoğraf çekmek gerekiyor. Burada f1/30 yerine f1/8 hatta f ¼ gibi bir enstantane kullanıp ISO ayarınıda 800’e düşürseydiniz çok daha net bir fotoğraf çekebilirdiniz. Bu sayede büyüttüğünüzde bile renk saçılmaları olmayan bir fotoğrafınız olurdu.

Nurcan Kara’nın avuç içinde çektiği çiçek fotoğrafı farklı bir arayışın ürünü olarak ortaya çıkmış bir çalışma. Küçük bir iki ayrıntıya dikkat edilmediğinden düşünülen güzelliği tam yakalayamamış. Netliği ve renkleri iyi. Ancak ışık ayarı iyi yapılmadığından ve arka zeminle el ve yaprağa hakim olan mavimsi ton çiçeği çok gölgelemiş. Böyle bir zemin yerine beyaz, siyah ya da yeşil çimen üzerinde çekilseydi çiçek ve el çok daha iyi görünürmüş. Ayrıca avuç içine alınan kuru yaprak bu çiçeğin yapısına çok uygun düşmemiş. Çünkü çiçeğin rengine yakın bir rengi var ve ayrıca artı bir zenginlik katmamış. Belki yeşil bir yaprak çok daha iyi kontrast oluştururdu.

Benim Fotoğraflarım Neden Yayınlanmıyor?

Teknoloji çok hızlı değişiyor ve ülkemiz genç dinamik nüfusun etkisiyle yenilikleri çok çabuk takip ediyor. Maddi imkanlar da tedrici olarak artığı için eskiden sadece profesyonellerin kullandığı fotoğraf makinelerini daha geniş bir insan kitlesi kullanır hale geliyor. Bu da bir yerde bizim gibi köşesinde okuyuculardan gelen fotoğrafları değerlendiren insanların işlerini zorlaştırıyor. Çünkü gün geçtikçe sayısı ve kalitesi hızla artan fotoğraf gönderimi artıyor. Açıkçası biz de hangi fotoğrafı değerlendirmek için sayfamıza alsak diye zorlanıyoruz. Acaba en güzel fotoğraflar arasından mı seçelim, yoksa fotoğraf makinesi belli bir seviyenin üstünde olanları mı ele alalım, ya da kalitesi ne olursa olsun geliş sırasına göre mi değerlendirelim sorusu her ay gündemimize geliyor.

Sonunda şuna karar verdik: Her sayımızda farklı isimlere yer vermeye gayret edelim, çok sık fotoğraf gönderen arkadaşların fotoğraflarından da yıl içinde bir- iki defa sayfalarımıza taşımaya gayret edelim. Bu sayede daha çok okuyucumuzun fotoğrafı dergimizde yer bulsun. Bu sebeple çok sayıda fotoğraf gönderen okuyucularımız “benim fotoğraflarım acaba beğenilmedi mi, niye yayınlanmıyor?” diye bir hisse kapılmasınlar. Yayınlanmama sebebi tamamen bir zorunluluktan kaynaklanıyor. Fotoğraf gönderen okuyucularımızın çalışmalarını geliş sırasına göre peyderpey yayınlamaya devam edeceğiz.

Bunun yanında cep telefonuyla çekilmiş küçük boyutlarda gönderilen ya da fotoğraf makinesiyle çekilip üzerinde çok fazla oynama yapılarak ve yine ebatları küçülterek gönderilmiş fotoğrafları yayınlayamıyoruz. Çünkü baskıda hiç iyi sonuç vermiyor.

Anlayışla karşılayacağınızı ümid ediyoruz.


H. İbrahim Kurucan'ın Yazısı.