Mehmet Sadık

Suriye’de zalim Esed rejiminin zulmü devam ediyor. Bitmek bilmeyen saldırılar ve atılan bombalar sonucu çocuk, yaşlı, kadın demeden masum siviller öldürülüyor.

Binlerce insanın hayatını kaybettiği Suriye’de son verilere göre 4 bin 355 çocuk hayatını kaybetti. Zalim Esed’ in faşist rejimi masum insanların üzerine attığı bombalarla resmen ‘etnik temizlik’ yapmak istiyor!

Peki, ne olacak Suriyeli kardeşlerimizin akıbeti?

Bu soruyu Suriyeli kardeşlerimiz için cevaplayabiliyor muyuz bilemem fakat Filistinli bir kardeşimiz, ‘kendi derdinden evvel’ Suriyeli kardeşlerini düşünüp bu soruyu kendine göre cevaplamış!

Yarım asırdır Siyonist İsrail’in zulmü altında olan Filistin, kendisi gibi zulüm altında olan Suriyeli kardeşlerinin derdinde… Zalim Esed rejiminin katliamına seyirci kalmayan Filistin halkı, ‘ben ne yapabilirim ki?’ demeden, elden ne gelirse yapma telaşında…

Bunun en güzel örneğini ise Suriyeli muhalifler tarafından ‘Guevara’ lakabını alan, Filistinli bir kadın oluşturuyor.  Zalim Esed rejiminin zulmü başlamadan evvel bir okulda müdür yardımcısı olarak görev yapan ve adına dair net bir bilgi bulunmayan Filistinli kadın, Suriyeli kardeşlerimizin derdine düşmüş ve yeni evlendiği kocasıyla beraber direnişe katılmış…

Halep’te Esed güçlerine karşı savaşan Al Vaad Taburu`nun komutanı ile evli olan ‘dişi Guevara’, keskin nişancı olarak muhaliflere destek vermeye çalışıyor. Kendi vatanı olan Filistin yıllardır zulüm altındayken ve hâlen daha İsrail’in zâlim uygulamaları devam ediyorken, zulüm altında olan başka kardeşlerinin derdiyle hemhâl olan bu kadın tüm ümmet için adeta bir ibret timsali…

Filistin, Suriye, Arakan ve dünyanın neredeyse her yerinde sırf inançları yüzünden despot uygulamalara ve zulme maruz kalan Müslüman kardeşlerimiz için, ‘biz ne yapabiliriz ki? Elden ne gelir ki?’ deyip de umutsuzluğa düştüğümüz bugünlerde, Filistinli ama Suriye direnişindeki ‘öğretmen Guevara’, bizler için ne de güzel bir örnek öyle değil mi?

Tabi buradan çıkacak sonuç o kadın gibi elimize silah alıp Suriye’nin yolunu tutmak değil, onların ağır silahlarına, tanklarına karşı birlik olmak ve elden ne geliyorsa yapabilmek. Sivil toplum kuruluşlarının, Başbakanlığın ve yardım derneklerinin kampayanlarına katılmak, kardeşlerimize yardım eli uzatmak…

İsrail zulmünü, Esed zulmünü ve dünyanın her yerindeki kardeşlerimize yönelik yapılan zulümlere sessiz kalmak, o zalimliğe ortak olmaktan farksızdır. Bütün meselelerde, rivayetlerden, tarihsel yanlışlıklardan beslenerek çok acımasız bir şekilde, “Tamam onlar da Müslüman ama hak ettiler” gibi ifadeler kullanan bir zihniyetle aynı ülkede yaşamak gerçekten de utanç verici değil mi? Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin dediği gibi, “Zulme razı olmak dahi zulümdür!”

Velhasıl görünen o ki Suriye’deki zulme karşı erkek, kadın, çocuk, yaşlı demeden herkesin söyleyecek bir sözü var. Önemli olan bu sözün silahla mı, kalemle mi, yoksa günümüzdeki en büyük silah olan, medya ile mi söyleneceğinde. Karar sizin…


GENÇ'ın Yazısı.