Mehmet Emin Gül / Genç Haber Merkezi / @mehmetemingul

Siyaset, hayatımıza ne denli sirayet etti, değil mi? Bu durumun ortaya çıkışı kısaca Tanzimat’tan bu yana gelişen hadiselerin eseri denilebilir. İntihabat, yani seçimler, hayatımıza girdiğinden beri… Günlük hayatımızı, dostlarımızı, görünüşümüzü hatta yediğimizi, içtiğimizi siyasete göre seçmeye çalışıyor, bütün bir hayatı siyasi görüşümüze göre tanzim etmeye çabalıyoruz. Belki de sırf bu sebepten, edebiyatta siyaseti görmek istemiyor, en azından o alanda siyasetten uzak durmak istiyordum. Edebiyatta siyaset, eseri bozuyor, eğreti duruyor, diyordum. Fakat “Yağmur Beklerken”, farklı bir kitap… Tarık Buğra, siyaseti hayatla, hayatı da insanla öylesine ustaca bağlamış ki, okurken romanda siyasi hayatın varlığını yadırgayamadım. Hatta çekinmeden şu denli büyük bir iddiada bulunabilirim; Yağmur Beklerken, siyasete karşı bakışımı, fikirlerimi kökten değiştirdi.

Yağmur Beklerken, küçük bir Anadolu kasabasında, samimi bir günlük hayatın, Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşu ile gerçekleşen değişiminin romanı. Kitabın başkarakteri Rahmi’nin, siyasetten uzak ve hatta köşe bucak kaçan bir kişilikten nasıl mebusluğun kıyısına geldiğinin öyküsü… Rahmi’nin yaşadıkları, yan karakterlerin gerçekliği ve hadiselerin tarihin muayyen bir kesitinden alınışı romanı öylesine gerçekçi kılıyor ki okurken adeta siz de o kasabada yaşıyorsunuz. Rahmi, Rıza Emmi, Gülbeyazların Mahmut, Deli Yakup, Kenan Bey sanki her gün sokakta karşılaştığınız, selam verdiğiniz kişiler, Gazi Paşa, İsmet Paşa, Ali Fuat Paşa, Ağaoğlu Ahmet her muhabbette ismi geçen şahıslar ve siz de ateşli bir SCF ya da CHF taraftarısınız.

Cumhuriyet’in ilk senelerinde, Anadolu’daki bir kasabada yaşamak, siyaset algısını, bakış açısını değiştirmek isteyenlere açılan kapıdır, Yağmur Beklerken…


Mehmet Emin Gül'ın Yazısı.