Başıhoşlar ve Başıboşlar
Ömer Öztürk
“İsminiz?”
“Şahdettin.”
“?!..”
“Bu isim sadece bende var.”
Bir ân susuyor ve sonra:
“Türkiye sınırları içinde.”
Kim koymuştu acaba?
“Babam.”
Şahdettin. Memlekette bu isme sahip tek insan, işte tam karşımda. İyi ama iyice araştırmış mıydı bakalım? Öyle miydi sahiden. Dinin tek şahı o muydu?
Kendisiyle nerede mi şerefyab oluyorduk? Efendime söyleyeyim, ecnebilerin champs des morts (ölüler tarlası) deyimini pek isabetli şekilde yakıştırdıkları Karacaahmet Kabristanı’nın 19 adasından birinde, yenili, eskili, en eskili mezar taşları arasında…
Şahdettin Bey. 1966 yılında Zeynep-Kâmil Hastanesi’nde açmış gözlerini fani âleme. 20 yıldır da Üsküdar Karacaahmet Mezarlığında görevli bulunuyor.
Bu defa o alıyor sazı eline: “İbrahim Pertev’in mezarına mı bakıyordunuz?”
“Evet.”
Yaklaşık on dakikadır Üsküdar’ın bu bilmem kaç bininci tarihi ve muhteşem kabrini inceliyordum. 1920 yılında, epey maceralı bir ömrün nihayetinde yerleştiği Üsküdar’da vefat ediyor Resmo doğumlu İbrahim Pertev Bey. Türk tıbbının bu yılmaz hizmetkârının mezarının Latin alfabeli şahidesinde özetleniyor her şey; bir de fotoğraf var mezarın sağ en üst köşesinde, ser-tabip unvanını içeren; maalesef kırılmış, tarih, kültür, medeniyet bilmezlerce…
“Kim kırmış olabilir dersiniz?”
“Eskiden kırılmıştır ağabey (ağabey?! Benden on yaş büyükken üstelik; öyle ya, hiç kimselerinkine benzemeyen bir kültürel dokuya sahibiz, bizden, bize ait, has bir dokuma); sarhoşlar, evet sarhoşlar kırmışlardır.”
Elbet bu medeniyetten başı hoş olanlar değil, hamrdan (alkollü içecekler) başı hoş olmuş boş adamlar kırmışlardır.
“Oldu, ben gidiyorum. Yine uğrarım inşallah.”
“Her zaman buradayım ağabey. Her zaman beklerim. Gelen-giden üç-beş atıyor, çorba kaynıyor işte.”
“Burada paraya pek ihtiyacınız olmasa gerek.”
“Parasız olmuyor ağabey.”
“Öyle ya.” Mezarları, uçsuz-bucaksız mezarları gösterip, “bak,” diyorum, “onların öyle sorunları yok artık.”
“Onlar bütün dertlerinden soyunmuşlardır ağabey.”
Ne denir? Darısı başımıza. Eh, pek olmadı gibiyse de… Daha doğrusu Hayır da, şer de Allah’tan, olacak.
“Hoşça kal.”
“Selametle.”
***
İstanbul’un sayısız tarihî gayrimüslim kabristanının kapısı ardına değin kapalıdır ekseriyetle. “Peki, neden?” diye sormuş bulundum bir keresinde, içimizden, bu işlerden iyi anlayan, birisine. “Bir taş mı kırılmış ne olmuş”, yahut pazarcılardan biri bir taşa ip mi bağlamış, artık ne olduysa, olanlar olmuş; gençlerimiz arasında da, tarih heveskârları bulunuyorsa, kapısı her daim sürmeli türbeleri, hazireleri görünce, sakın şaşırmasın. Kurunun yanında yaş da yanar sözünü söyleyen ecdâdımıza bir zahmet bir Fatiha-yı Şerif yollasın. Amin.
GENÇ'ın Yazısı.