Saat 23/24 gibi yatağa uzanıp yastığa başınızı koyarsınız. Önce geçen günün kareleri silik silik geçer gözünüzün önünden, sonra tüm hayatınızın muhasebesini yapmaya başlarsınız. Okulunuz, işiniz, arkadaşlıklarınız… Aklınıza gelen kötü anılara üzülür, kimilerinden utanç duyarsınız. İç sesinizle berabersinizdir, tamamen ona kulak veririsiniz. Başka kimse yoktur o an orada, bir siz bir de o.

Verdiğiniz kararları, onlardan doğan sonuçları tartarsınız. “Acaba o gün şöyle mi yapsaydım?” yahut “Falanca zamanda keşke yeteneklerimin peşinden gitseydim.” diye geçirirsiniz içinizden. Geçmişteki bazı anılarınızdan pişmanlık duyarsınız. Maziyle alakalı artık yapacak pek bir şey kalmamıştır, şimdi hedefiniz gelecek planlarınızdır.

“Yarından itibaren kendimi değiştireceğim” veya “Daha düzenli yaşamalıyım” fikirleri aklınızı işgal etmeye başlar. Bir an için gelecek zamanlar gözünüzde çok parlak hale bürünür. Mutlu olursunuz, yüzünüze anlamsız bir gülümseme yerleşir. Ne de olsa taze kararlar alınmış hatta emir telakki edilmiştir.

Saat 01/02’ye yaklaşmış, tatlı hayaller yerini uykusuzluğa bırakmıştır. Artık değiştiğinizi hissedersiniz. Huzurlu bir uykunun ardından sabah dinç ve mutlu bir şekilde kalkılır, ancak dün geceden eksik bir taraf kalmıştır. Kendinize dikte edip inandığınız planları hayata geçirme kararlılığınız kaybolmuştur.

İlk kez de yaşanmamıştır bu hadise. Yüzlerce kez karşılaşılmış, nihayetinde kısır döngü haline gelmiştir ve daha da yaşanacaktır da. Sonunda o kaçınılmaz cümle kurulur; Hele bir pazartesi olsun da. 


Cantürk Genç'ın Yazısı.