Haydi Biraz da Dertlenelim!
Mine Taşdemir
Dert küpü olmak diye hepimizin bildiği bir deyim var ya hani, ben o deyimin yıllardır haykırdıklarını yeni yeni duyuyorum şu sıralar… Meğer ne derin mânâ ihtiva ediyormuş şu iki kelime; dert ve küp.
Bazen çatlayacak gibi oluyorum, üzerime çöreklenen dertlerden, ihtiyar su testisi misali…
Müslümanın ayağına batan dikene kadar başına gelen her musibetin bir ecri olduğunu bilmek gülümsetiyor, irili ufaklı dertlerden ekşiyen yüzümü.
Kaldıramayacağımız yükü Mevla kuluna yüklemiyor madem, bize bismillah deyip sırtlamak düşer dert çuvalını. Hüzünlü kalbi seviyor madem Yaradan, açalım dünya penceresinin güneşliğini de içeri süzülsün hüzün huzmeleri.
Dünya hayatı, oyun, eğlence için değil madem, neden bu başkaldırı, neden bu eğlence aşkı? Aşkın yolu asırlar önce çizildi madem, neden bu yeni yol arayışı? Diyeceğim o ki, kestirmesi olmaz aşk yolunun, bahanesi olmadığı gibi Allah’a şikayetin, yani isyanın.
Keskin sirke küpüne zarar. Yok, yok Allah için olmayan dert, sahibine zarar. Tıpkı gidilecek yollar belliyken, sırtta kilolarca yükle kestirme yol aramak gibi...
Sözün kısası ya bu deveyi güdeceksin, ya da bu diyardan gideceksin. Yok yok, ya Allah için olan derdi seveceksin ya da… “Ya da”sı olmaz Müslüman için. Dertleneceksin!
GENÇ'ın Yazısı.