Aytuğ Işık / Genç Haber Merkezi / @aytugisik

Geçtiğimiz pazartesi akşamı TYB`de (Türkiye Yazarlar Birliği) Bünyamin Yılmaz’ın hazırladığı, “Sinemada Yeni Arayışlar” programının konuğu, eski sinema yazarı Ali Murat Güven’di. Yeni Şafak`tan istifasından sonra ilk defa bir programa katılmış Güven. Tabiri caizse dün akşam az sayıdaki dinleyicilere içini döktü. Neden istifa ettiğini, yaşadığı zorlukları, sinema dünyasının gözüken yüzünde aslında kazın ayağının öyle olmadığını gösterdi bize. Programda elimden geldiğince çok not tuttum, çünkü içinde bulunduğumuz ânın kıymetinin ve özelliğinin farkındaydım. Notlarımı sizlerle paylaşmak istedim.

Programa gitmeden, Ali Murat Güven hakkında internetten biraz araştırma yaptım. İnternette gördüğümüz resimlerde top sakallı, temiz giyimli bir beyefendiydi. TYB’nin İstanbul Şubesinde yerlerimizi almış beklerken, uzun sakallı ve neredeyse uzun saçlı bir adam, herkese kek dağıtmaya başladı. Karnımız da acıkmıştı doğrusu, çok sevindik. Meğer kekleri getiren ve dağıtan Güven’in ta kendisiymiş. İnternetteki halinden çok farklı bir insan, tanıyamadık. Yaşadığı zorlu süreçlerin izleri yüzünden anlaşılıyordu.

Tam saatinde başladı program, aslında hiç böyle olmazmış. Ama Ali Murat Güven, kimseyi bekletmek istemediğini söylemiş.

Bünyamin Yılmaz, açılış konuşmasında Güven`le ilk tanışma anılarını anlattı. Gençliğinde gazetede yanına gitmişler. Hiç suratına bakmamış, ilgilenmemiş. Bunu da gazetecilerin hala daha devam eden gençlere gösterdikleri egolarına bağlamış Yılmaz. Güven, bir süre sonra işini bitirmiş. Bilgisayarını kapatmış ve odadan dışarı çıkmış, hiç bir şey olmamış gibi sanki orada bekleyen birileri yok gibi davranmış. Yılmaz için tabii ki nasıl bir yıkım olmuştur tahmin edersiniz. Ama bir süre sonra Ali Murat Güven, elinde kek tabağı ve çayıyla içeri girip önce helallik istemiş ve onlarla birebir ilgilenmiş. Güzel bir anı. Aynısını o akşam bize de yapmıştı Güven. Misafirlerini kendi aldığı kekle karşıladı.

Bünyamin Yılmaz’ın sorduğu soru şuydu: “Ali Murat Güven neden bıraktı? Kimleri ürkütmüştü? Neden yalnız kaldı? Onların dertleri neydi?”

Bundan sonra sözü Ali Murat Güven alıyor. Notlarımdan, gerek onun dilinden, gerek kendi yorumlamalarımla paylaşıyorum.

* Türkiye`de, sinema yazarlığında hiçbir zaman İslamî hassasiyetimi kaybetmedim. Bu durum diğerlerini hasta etti. Benim değerlerimi kaldıramadılar. Bazı insanlar benim yaptığımı yapmadılar. Tam tersine kendi değerlerini yıpratarak diğerleriyle anlaşma yoluna girdiler.

* Türkiye’de ilk çekilen film; Sedat Simavi’nin "Pençe" filmidir. 1908 yapımı. Evliliğin dar kalıplarından bunalmış bir kadının rahat ve özgür bir hayat yaşamak istemesini konu alır ve anlatır.

* `6560` Türk sinema tarihinde çekilen film sayısı. 2500 tanesinde ihanet konusu varmış.

* Bu yola girdiğimde karşımdaki kültür kirliliğini fark etmiştim. Allah’tan yardım istedim, değerlerimi korumak adına.

* Sinema yazılarımda filmde gördüğüm her ayrıntıyı insanlara aktarmaya çalıştım. Ne ile karşılaşacaklarını bilsinler diye. Sadece aktardım, ama sansürü savunmadım.

* Mücadelemi kendi tarafıma anlatamadım. Keçi sakalıma takıldılar. Pislik içinde yaşamayı, kıroluğu mücahitlik zannedenler var. Temiz giyinmem, düzenli olmam Müslümanlığa olan saygımdandır.

* Top sakal bırakıp namaz kılan insanlarla alay mı edelim?

* Düşmanlarınızdan bir üst seviyede düşünürseniz onlarla oynayabilirsiniz. Kendini Müslüman diye tanıtan insanlardan çektiğim kadar kimseden çekmedim.

* Necip Fazıl Kısakürek bütün eserlerini sinema ve tiyatro ile birlikte yazmıştır.

* İki tür sinema yazarlığı vardır. Kokmaz, bulaşmaz sinema editörü. Kokar, bulaşır editörlük. Birinde adamlar bir şeye karışmazlar. Sadece susarlar. Allah korkusunu yazılarına yansıtmayan olmak. Bir de tam tersine, gördüğünüz her şeyi, her detayı söylemek var. Cinsellik, vahşet...

* Sinema çok güçlüdür. Münevver’in kafası boşuna uçmadı. 4 gün önce sinemada sevgililer günü ile ilgili bir film izlediler. Çocuklar sinemadan etkilenir. İzledikleri filmlerden etkilenirler. Adam, 14 yaşında. Kimlik arıyor. İzletiyorsun cinsellik, vahşet, şiddet, ensest...

* Toplumsal değişmeleri fark etmiyor muyuz? Cinayet masası birimi kuruldu bu ülkede. Tecavüz? Ensest? Bunlar nasıl arttı? Gençlerin değerleri nasıl değişti? Bunları bilmeliyiz. Görmeliyiz. Nasıl oldu bunlar?

* Robert De Niro ile röportaj yapamadık. Randevu almıştım. Gazete para vermedi diye. Bu adamla röportaj yapmak için hayatımdan 5 seneyi veririm. Ya da Alpacino mesela.

* Her şeyi bulamaç ettiler. İyi sinema nedir kötü sinema nedir? Amerika`da 6 büyük şirketin ayakta kalması için bir emperyalist yapı var. Ama Alman sineması da var Japon sineması da var. Japonya`da iyi bir film gelip buna iyi demeyen adam sinema yazarı değildir!

* İran sineması... Orada bir tane büyük film şirketi var parayı onlar veriyor. Ama oradaki sinema tamamen köy - taşra yaşantısı hakkında çekilen dram filmleri üzerine kurulu. Tamamen muhalif bir sinema hâkim. İran’dan gelen tüm filmler İslamcı değildir.

* Batı jürilerinin doğudan beklentisi şudur: Tamamen köy yaşantısı çekin, fakirliği gösterin, bunun üzerinden dram yapın, muhalif olun. Bunu biz Nuri Bilge ve Zeki Demirkubuz’la aştık. Buna direnç gösteriyoruz. İran ise tam olarak onların isteklerini yapıyorlar. Böyle filmlere de ödül veriyorlar. İran da ödül almayan film bitmiş demektir.

* Bana para alamayınca işi bıraktı diyorlar. 28 yılın çilesidir bu. Kızımı liseye başladığı ilk gün liseye sokamadım. Cebimde 50 lira vardı çünkü kıyafet almam gerekiyordu. Gazeteden para istedim, vermediler. Hâlbuki içerde 3 aylık maaşım vardı. * Yıllardır hiç zamanında maaş alamadık. Ciğeri beş para etmez adama borçlandım o gün. Ben bir babayım. Böyle düşünün. O gün Üsküdar`da dolaştım. 28 yıllık meslek hayatımı sorguladım. Değer miydi bu hale? Maaşımı hiç bir zaman zamanında almadım. Değer miydi?

* Evim pazar günleri akşama kadar doluydu. Müslüman gençlere destek olmak için sabahtan akşama kadar evimi açtım.

* Gazetede masam, telefonum, bilgisayarım yoktu. Mahsun Kırmızıgül geldi. Adamı kantinde ağırladım. Aynı şekilde Derviş Zaim.

* Herkes dışardan bakıp zengin zannediyor.

* İsrail Gazze`yi vuruyordu. Canlı yayına çıktık. 5 saat. Yayından çıktıktan sonra telefonuma gelen mesaj şu: Televizyonda ahkâm kesiyorsun. Kiranı öde. Ev sahibime kira ödeyemedim. Faturalarım faizdeydi.

* İsmail Güneş`i izleyin.

* Biz Müslümanların gruplaşması lazım. Bizde ne kadar kelle varsa o kadar beyin var. Pes etmemin sebebi Müslümanlardır.

* Büyük ustalara saygı göstermeliyiz. Ben önümü ilikledim eski büyük Türk Sinemacıları karşısında. 17 metrelik duvardan korunmasız atlayanların sinemasıdır Türk Sineması.

* Müslüman kimliğimizi sanatımıza yansıtmadığımız zaman bitmişiz.

* AKP hükümeti 4 sene devşirme bir solcuyu Kültür Bakanı yaptı....

* Erbakan`ın başbakan olduğu zaman biz Milli Gazetede üzüm yiyerek kutladık bunu.

* Eve ilk telefon bağlandığında aklımı yitirecektim. Gazeteciyiz, herkese geçiriyoruz evde telefonumuz yoktu. Geldiğinde zenginliğe bakar mısınız? Ankara`ya faks çekmiştik. Öyle bağlandı.

* Ertuğrul Günay’la hiç görüşemedim. Kayıp filmleri sorduğumda soğuk davrandılar.

* Türkiye`yi 2050`ye kim taşıyacak? Bana şu yeni dönemden 5 tane senarist, yönetmen, kostümcü gösterin. Hangi hükümet biz şu kadar yönetmen yetiştirdik sinemayı destekledik diyebilir?

* Bu savaşta merhameti karşıdan beklemek yok. Amaçları seni yok etmek.

* Sinema onların elinde. Ben en fazla Ensar Vakfı Jüri Üyesi olurum, orada Yusuf Kaplan’la didişiriz. Benim Malatya film festivalinde jüri üyesi olmamı vali destekleyecekti. Osman Sınav buna şahitlik yapabilir. Desteklerini çekeceklerini söyleyerek beni istemediler. Kimse sesini çıkaramadı.

* Yücel Çakmaklı Abi`nin sineması kötü bir sinemadır. Ama Müslüman sinemayı bu günlere getirmiştir. Çığır açıcı bir adamdır. Yol açtı. Allah ondan razı olsun.

* Savunduğumuz insanların çektikleri filmlerin arka plandaki çilelerini de merak ettik, araştırdık. Vefamızı gösterdik. Zorlukları gördük. Biz Müslüman kardeşlerimizi kayırdık.

* Demokrasiyi fazla kutsamak, birey haklarını özelleştirme önemli değil daha ülkemizde. Daha o aşamada değiliz.

* Senin bankanın çaycısı ülkenin köylüsü olarak görmek istiyorlar. Ben davamı savunuyorsam sen beni destekleyeceksin!

* Babam o kadar haklıymış ki... Bana Merkez`den başla Milliyet’e verelim dedi. Ben Milli Gazeteyi, davamı seçtim. Ama babam haklıymış. Bezdim. O zamanda babama kalp krizi geçirtmiştim. Cezaevindeydi.

* Bu dünyaya Don Kişot gibi girdik, bizi yerimize oturttular. Bana destek olmadılar. Onlar her yerde. Beni savunanlarda kötü oldular. Arkamdan vuranları yayınlayacağım. Hepsini tespit ettim.

* Kendi gerçeğimizi görelim. Karşı taraf çok güçlü. Bize iktidar da verdiler beceremedik. Kavga ettik. Kendi kültür bakanımızı çıkaramıyoruz. Ertuğrul Günay bu ülkeye ne kattı?

* Sistem şöyle diyor; duruş olarak liberal olacaksın sol değerlere göz kırpacaksın, onun dışında davranırsan seni ezerim. Ve öyle bir atmosfere düşersin ki seni kendi arkadaşlarında sevmez.

* Bir mürşide bağlı olmamam belki hatamdı. Beni yavaşlatırdı, dinlendirirdi.

Bize bu düşüncelerini emanet ettiğini söyledi, Güven.

Evet, ben de Ali Murat Güven gibi sinema dünyasına girmek istiyorum. Bu yolda ilerlemek, hayatıma bu alanda devam etmek istiyorum. İşlerin gözüktüğü gibi olmadığını tabii ki biliyordum ama bu kadar yakından görmek beni daha da bilinçlendirdi. Teşekkürler Ali Murat Güven...


Aytuğ Işık'ın Yazısı.