Kur’an’ı Kerim’in eşsiz mucizelerinden biri de, sağlamasının ve tefsirinin kendi içinde yapılabiliyor olmasıdır. Ne demek mi istiyorum? Şöyle özetliyeyim:

Rum Sûresi’ni okurken, 38. ayette durdum, düşündüm:

“Öyle ise akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Bu, Allah’ın veçhesini isteyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”

Kendi kendime şu soruyu sordum: Veçhe “yüz” manasına geliyor ama burada ne denmek isteniyor acaba?

Daha sonra, Kur’an’ı Kerim sevgisi ve bilgisiyle mâruf bir abime şöyle bir mesaj attım: “Rûm Sûresi’nin 38. ayetinde geçen veçhe kelimesi ne manaya geliyor sence?”

O da bana: “Bakara 115 ile tefsir edelim. Böylece kullar sussun, Kur’an kendi kendini anlatsın” şeklinde bir karşılık verdi…

Heyecanla baktım Bakara 115’e:

“Doğu da, Batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın veçhesi işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.”

Böylece anladım ki “zât” anlamına geliyormuş… Allah’ın zâtı…

Bu vesileyle yeniden hatırlatmış olalım: Kur’an’ı Kerim okurken aklımıza bir şey takılırsa, bilelim ki başka ayetlerde mutlaka yolumuzu aydınlatacak ipuçları vardır. Bizim için kolaylaştırıldığı ifade edilen eşsiz hayat rehberimize sabırla yönelir ve derinlemesine bir araştırma içinde olursak, Kur’an kendi kendini anlatacaktır bize de…


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.