Doğru Tarih Ortaya Konulursa Gençler Tarihi Sever!
Tarih üzerine yaptığı radyo ve televizyon programlarından ve yazmış olduğu kıymetli eserlerinden tanıdığımız tarihçi yazar Can Alpgüvenç Hocamızla gençlik ve tarih şuuru konusunu konuştuk. Alpgüvenç birlik ve beraberliğimizin korunması noktasında, tarih şuurunun önemine dikkat çekti…
arihimizi bilmek neden önemlidir? Neden gençlik tarih şuuru kazanmalıdır?
Tarih sadece geçmişe bakarak keşfettiğimiz kuru olaylar zinciri değil, hayatın kendisidir. Biz geçmişimize baktığımız zaman orada kendi kimliğimizi görürüz. Başka bir ifadeyle orada kendi varlığımızı buluruz. Tarihle olan bağımız, kendi varlığımızı anlamlandırmamız açısından önemlidir. Fertler, geçmişlerinin ya da tarihlerinin ortak oluşunun verdiği bir duygu ile başkalarından ayrı kendilerine has bir millet olduklarını görür ya da fark ederler ki biz buna tarih şuuru diyoruz. Dolayısıyla bizi köksüzlükten kurtaran, varlığımızı adeta sonsuza akan bir nehre dönüştüren unsur tarih şuurudur. Tarih, bize kendi varlığımızı bilme ve onu analiz etme imkânı sunar. Onu analiz ettikçe de varlığımızı nasıl koruyacağımızın farkına varırız. Demek ki tarihi bilmek, geçmişle olan bağımızı korumamıza yaradığı gibi, aynı zamanda kendi varlığımızı nasıl sürdüreceğimizi de bize gösterir. Çünkü tarih toplum olarak bizi bir arada tutan ve devamlılığımızı sağlayan unsurlardan birisidir. Bizi birbirimize harç eden çimento başta dinimizdir, sonra dilimizdir, ondan sonra da tarih şuuru gelir… Birlik ve beraberliğimizin güvencesi olan gençliğe, işte bu üç unsura sahip çıkmak düşer.
Tarihi son bir yüz yıla hapsetme düşüncesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şöyle yersiz bir korkumuz var: 1923’ten sonra Osmanlı övülürse; Osmanlı’nın güzellikleri, devlet adamlarının, ilim adamlarının faziletleri anlatılırsa toplumda Osmanlı sevgisi artar ve insanlar cumhuriyete karşı bir tavır koyarlar… Oysa bu gerçekçi bir yaklaşım değil... Cumhuriyetin ilan edildiği 25, 30 yıl hadi böyle oluversin diyelim. Ama aradan geçmiş yüz yıla yakın bir zaman... Hâlâ Osmanlı’dan korkmak, saltanat acaba geri gelir mi diye düşünmek, ayakları yere basan bir düşünce olmaz. Bugün saltanat geri gelsin diye düşünen bu ülkede pek fazla kimse yok. Zaten saltanat temelde İslamî de bir sistem değil. Halkın böyle bir düşüncesi yok... Bu korkuyla günümüze kadar nice yanlışlar yapıldı. Osmanlıyı hatırlatıyor diye tarihi camilerimiz mi, medreselerimiz mi yıkılmadı? Tarihi eserlerin üzerindeki Osmanlıca yazılara mı zarar verilmedi? Çok yazılıp çizildi; tarihi birçok vesikanın Bulgaristan’a hurda kâğıt olarak satıldığı… İbrahim Hakkı Konyalı bunların bir kısmını ben kurtardım diyor. O zamana kadar neler gitti bilmiyoruz.
Tarihi gençliğe sevdirmek için neler yapmak lazım?
Tarihi gençlere sevdirmek için mutlaka doğru tarih ortaya konulmalıdır. Doğru tarih yazılmalıdır. Yalan tarihten, yanlış tarihten, abartılı tarihten uzaklaşmamız lazım. Doğru tarih ortaya konulursa, gençler tarihi sevecektir. Okullarımızdaki resmi tarih, resmi ideolojinin bir yansıması… Yani onun içinde gerçek olanı bulmakta zorlanıyorsunuz. Bu defa gençlik ne yapıyor? Kuşku ile tarihe bakıyor. Veya sadece sınıf geçmek için öğreniyor. Tarihe inanmadığı için de onu sevmiyor. Okuldaki okuduğu tarih başka, çevresinden, babasından, dedesinden duyduğu tarih başka… Fazla dillendirmese de, kendisine öğretilen bu şeylerin aslında gerçek olmadıklarını çevresinden duyuyor. Veya kendisi okurken birçok çelişki yakalıyor. Bu çelişkileri görünce bunların yalan olduğunu fark ediyor. Topluma böyle yalan yanlış bir tarih anlatırsanız, tarihi kimse sevmez. Bu ideolojik tarihin uydurma olduğunu vicdanen anlar ve bu sefer de okumamaya başlar.
Son yıllarda bu konuda müspet gelişmeler olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet, ben bu konuda ümitliyim. Zamanla bazı şeyler yerli yerine oturmaya başlıyor. İdeolojik tarih artık tarih oluyor. Onun için bir yerde; “Tarih bundan sonra okunmalı. İyi ki eskiden gençler fazla tarih okumamışlar” demiştim… Artık gençlerimiz tarihe ilgileri artmaktadır. Bu sene elli kadar okulda Osmanlı padişahları ve hanım sultanlarla ilgili seminerler verdim. Eskiden Mustafa Kemal, Mehmet Akif bir de İstanbul’u fethettiği için Fatih okullarda anlatılabilirdi. Bu isimlerin dışında bir dördüncüsünü okullarda anlatamazdınız. Bu da iyiye gittiğimizi gösteriyor. Diğer taraftan Mustafa Armağan’ın, İlber Ortaylı’nın, Mehmet Niyazi’nin, Yavuz Bahadıroğlu’nun yazdığı kitaplar toplumda artık ilgi görmeye başlamıştır ve sevilmeye de başlamıştır. Doğru tarih yazıldıkça ilgi artarak devam edecektir. Artık ne yaparlarsa yapsınlar, bu ilgiden gençliğimizi vazgeçiremeyecekler.
Aydın Başar'ın Yazısı.