Ayasofya Gerçeği!
Ömer Öztürk / Genç Haber Merkezi
Eskiden beri, zaman zaman alevlenen, zaman zaman küllenen bir tartışma mevcuttur; tartışma ve polemik zengini memleketimizin dünden bugüne olmazsa olmaz tartışmalarından birini teşkil eden bu tartışma, Ayafosya ibadete açılacak mı yoksa açılmayacak mı tartışmasıdır.
Bu tartışma hep sürer gider de, ne hikmetse, Ayasofya hep müze olarak kalmaya devam eder.
Esasen belli bir hikmet aramak da yersizdir. Bu fasit dairenin çok ama çok basit, sadece dört harfli bir sebebi bulunmaktadır: para.
Nasıl mı?
Şöyle: Ayafosya’yı yılda yüz binlerce turist ziyaret eder. İstanbul’a gelen bilhassa Hristiyan bir turistin aklına gelen ilk ziyaretgâh tabiatıyla Ayasofya olur (Zira Ayasofya sütunlarından birindeki deliğe parmağını sokmadan memleketine dönerse, hem hatrı hem de aklı burada kalır.). Ayrıca müze-kart destekli küçümsenmeyecek nispette yerli ziyaretçi de mevcuttur. Hâl böyle olunca, Ayasofya Müzesi’nden elde edilen gelir akıl almaz boyutlara ulaşır.
Ayasofya 1 Şubat 1935 tarihinde, hani o inkılâpların dur-durak demeden gerçekleştirildiği devirlerde, müzeye dönüştürülmüş. O gün bugündür müze (!).
Ya.. (!), parantez içinde ünlem tabiî...
Neden mi?
Neden olacak, Ayasofya aslında bir müze değil de ondan. Ayasofya’da bir müzede olması gereken niteliklerin bir tanesi bile bulunmuyor. Ortalama bir müzede, hiç olmazsa bin tane eser bulunmalıdır. Ama Ayasofya’da merakî turistlere gösterebileceğimiz birkaç taş parçasından başka ne bulunmaktadır? Eser dediklerimiz, zaten o mabedin bir parçası olan eşyâ; bunlar da freskler, çiniler, padişahlara hediye edilen nesneler, ha bir de vaftizhane ile dört halifenin isimlerini içeren hatlar, ve sâire..Hepsi bu. On dakikada gezip bitiriyorsunuz.
Geçmişe dönüp bakacak olursak; İslâm İbadethanesi yâni Cami taleplerinin doruk noktaya ulaştığı dar vakitlerde geçici çözümler de getirilmemiş değil.
Mesela, Süleyman Demirel’in başbakan olduğu 60’lı yıllarda cami talepleri artınca, kafası zehir gibi çalışan, hesap adamı Demirel, Ayasofya civarında derme-çatma ve ancak mescit addedilebilecek bir ibadethâne yaptırmış. Bunu üstad Kadir Mısıroğlu’ndan konferanslarından birinde dinlemiştim.
Neticeten; henüz bir çelişki mevcut. Eskilerinkini dikkate alarak bir orta yol tutturmak en isabetli iş gibi görünüyor.
GENÇ'ın Yazısı.