Bugün her yaştan insanın ama en çok da gençlerin temel meselesi bilgiyi toplayıp yüklenmek değil bilgiyi kullanmak ama ahlakıyla kullanmak olmalıdır. Bu noktada bilgi ahlakı üzerinde durmamız gerekiyor. Bilgi nasıl ahlaklı olarak kullanılır, bilgi ahlakı nedir?

Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir çağda bilgiye sahip olmakla övünmek her zaman olduğundan daha fazla yersizdir. Bilgiyi alternatifli olarak analiz edip dönüştürme hariç bilgiye ulaşma, bilgiyi toplama, bilgiyi saklama anlamında bu çağ bize hiç bir zaman bir bilgisayar gibi olamayacağımızı öğretmiştir. Dolayısıyla bugün her yaştan insanın ama en çok da gençlerin temel meselesi bilgiyi toplayıp yüklenmek değil bilgiyi kullanmak ama ahlakıyla kullanmak olmalıdır. Bu noktada bilgi ahlakı üzerinde durmamız gerekiyor. Bilgi nasıl ahlaklı olarak kullanılır, bilgi ahlakı nedir?

Bilgi ahlakı dört temel bileşen üzerine kuruludur.

Birincisi bilgi sevgisi ve saygısıdır. Kişi bilgiden önce bilgiyi sevmeyi, bilgiye ve bilgili olana saygı duymayı öğrenmelidir. Aksi halde bilgiyi sevmediği için unutmak üzere öğrenen, sınavdan sonra aklında hiç bir şey kalmayan, okul biter bitmez öğrenmeyi bırakan insanlardan olmak iş değildir. Bilgi sevilmediği sürece amaç bilgi almak değil belge almak olacaktır. Nitekim kitapçılarda “Salladım Tuttu: Sıfır bilgi ile test çözme metotları” adıyla kitapların satılması bilgiye hiç değer vermeyip sadece sınav geçme belge alma hedefinde olan insanların sayısının hiç de az olmadığını göstermektedir.

Konuyla alakalı iki genç danışanımdan dinlediğim iki hatıra tüylerimi diken diken etmiş ve her bireyin kendisini mutlaka bu anlamda gözden geçirmesi gerektiği üzerine düşüncemi pekiştirmişti.

İlk duyduğum hatıra 8. Sınıfın ardından SBS sınıfına giren bir danışanımın hatırasıydı. Sınavın ardından sınava çalıştığı bütün test kitaplarını ve ayrıca ders kitaplarını odasının zeminine yaymış, çöpe atmadan önce de saatlerce üzerinde intikam alırcasına zıplamış. Bana bunu anlatırken de ne kadar keyif aldığını, bunu yapmanın onu ne kadar mutlu ettiğini anlamam için anlatmıştı.

İkinci hatıra ise benzer özellikte ancak bir öncekinden daha acı. Üniversite sınavına giren danışanım sınavın ardından yurttaki arkadaşlarıyla kaldıkları yurdun bahçesinde tören düzenlemişler ve bir ateş yakıp sınava hazırlandıkları kitapları birer birer o ateşte yakmışlar. İçlerindeki kitaplara karşı nefret o denli fazla ki kitapları olduğu gibi değil sayfa sayfa yırtarak ateşe atmışlar.

Bu iki örneğin benzeri, daha fazlası ya da daha azı maalesef özellikle gençlerin çoğunun hayatında yer alıyor. Çünkü hakikaten sadece bilgi vermeye odaklı ve onun üzerinden gençleri sağlıksız bir şekilde yarıştıran sistem bilgi veremediği gibi gençleri bilgiden de ciddi anlamda soğutuyor. Mamafih meselelerimizi dönüp dolaştırıp sisteme getirip bırakmadan sistemden ziyade kendimizi bu anlamda değerlendirmeli ve değiştirmeliyiz.

Bilgi ahlakının ikinci temel bileşeni faydalı bilgi ile alakalı farkındalık kazanmak ve faydasız bilginin ne kadar zararlı olduğunu anlamaktır. Faydalı bilgi yani kişinin kendisi veya başkasının hayatına faydası olacak, hayatta bir karşılığı olacak, hayatları kolaylaştıracak bilgidir. Bu anlamda okullarda verilen ya da okullarda verilmese bile çocukların zihinlerinde yer alan bilgiler maalesef büyük oranda insan 1000 yıl yaşasa işe yaramayacak türden bilgilerdir. Bununla beraber zihnimizi ciddi anlamda meşgul eden faydasız bilgi ile ilgili de bilinç kazanmak atlamamanız gereken en önemli noktadır. Çünkü özellikle sosyal iletişim ağları üzerinden akıp zihinlerimizde yer eden kim ne yapmış, nereye gitmiş türünden anlık bilgilerden tutun da televizyonlarda yer alan meşhur insanların hayatlarının detaylarına, oradan dizilerin her bir bölümünün ayrıntılarından haber bültenlerinin ülke ve dünya üzerinde gerçekleşmiş ama izleyenleri ilgilendirmeyen ya da bilene hiç bir faydası ya da zararı olmayacak haberlere kadar inanılmaz bir hızda ve sayıda bilgi zihinlerimizi gereksizce meşgul ediyor. Zihnini bu şekilde faydasız bilgiyle dolduran bir insanın kendi gündemine ve zihnine faydalı bilgi için ayıracağı yer, zaman ve enerji ister istemez azalacaktır.

Bu noktada bir meselenin de üzerinde durmakta fayda var ki o da genel kültür adı altında zihinlerin çöp tenekesine çevrilmesi meselesidir. Genel kültür denilerek futbolcu isimlerinden, şarkıcıların albümlerine, dizi kahramanlarından film senaryolarına kadar inanılmaz yoğun bir gereksiz bilgi insanların zihnine yerleştiriliyor. Aynı zamanda belki iyi niyetlerle yapılıyor ancak kötülük de birçok bilgi kanalı üzerinden insanlara öğretiliyor. Kötülüğü öğreterek/öğrenerek insanları kötülük yapmaktan veya kötülüğe maruz kalmaktan kurtarmak olmaz. İyiliği öğreterek/öğrenerek insanları ve kendinizi kötülükten alıkoymuş, uzak tutmuş olursunuz. Bu konuda Nurettin Topçu üstadın çok önemli bir tespitini akılda tutmakta fayda var. Diyor ki üstad: “Kötülüğü bilmeyin, öğrenmeyin. Çünkü kötülüğü öğrendiğinizde o öğrendiğiniz kötülüğü yapmamak için enerji sarf edeceksiniz. Halbuki o sarf ettiğiniz enerji size iyilik yapmak için lazım olan enerjidir. Dolayısıyla kötülüğü öğrendikten sonra kendinizi kontrol ederek kötülüğü yapmasanız bile onu yapmamak için harcadığınız enerji iyilik yapmanız için harcamanız gereken enerjiden çaldığınız enerji olacaktır.’’

Bilgi ahlakının üçüncü temel bileşeni bilgiyi kullanmaktır. Yani bilenin bilmeyen gibi davranmamasıdır. Bilgi sahibi olmak bir sorumluluğu beraberinde getirmektedir. Bilmek bir sorumluluktur. Dolayısıyla bu sorumluluğun gereği olarak bilenin bildiğini uygulaması, bilmiyor gibi hareket etmemesi lazımdır. Bu anlamda yaşadığımız çağın en büyük sıkıntılarından biri insanların zenginleşen bilgi kanalları vasıtasıyla mekan, imkan fark etmeksizin çok ciddi anlamda bilgiye kolaylıkla ulaşmaları ve geniş kitlelerin temel meseleler hakkında bilgi sahibi olmaları ancak bu bilginin bir türlü olması gerektiği gibi günlük hayatta davranışa dönüşememesidir. Hak-hukuk, nezaket, saygı vs. konularında sorulduğunda oldukça çok sayıda ve doğru cevaplar veren insanların toplum hayatında konuştuklarının yanına yaklaşmayacak davranışlar sergilediğini üzülerek sıklıkla görüyoruz. Dolayısıyla bilgiyle alakalı dikkat etmemiz ve hemen vakit kaybetmeden kazanmamız gereken en önemli özelliklerden bilgi sahibi olduktan sonra o sorumlulukla biliyor gibi hareket etmektir.

Bilgi ahlakının dördüncü temel bileşeni sahip olunan bilginin mümkünse insanların yararına kullanılması değilse insanların zararına kullanılmamasıdır. Yani kazanılan bilginin mutlaka ama mutlaka insanların ve insanlığın hizmetine ve faydasına sunulması, hiçbir şekilde, ne mal, ne mevki, ne intikam ne eğlence uğruna insanlara veya bir insana bile olsun zarar verecek, kalbini incitecek, itibarını düşürecek şekilde kullanılmamasıdır. Bunlar yoksa bilen bilmeyeden daha toplum için hem daha kötüdür, hem daha zararlıdır ve hem de daha sorunludur.


Mehmet Dinç'ın Yazısı.