Mine Taşdemir

Ekmeğimize reçel sürüp yeriz ya hani kahvaltıda, şeytan da kibir sürüyor ekmeğimize, hem de üç öğün. Dalgınlığımıza geliyor ısırıveriyoruz o ekmeği. Sonra mı? Sonrasını tahmin etmek zor olmasa gerek. Önce bir karın ağrısı, sonra midede yanma, affedersiniz önce gönülde bir ağrı ardından kalpte bir yanma diyecektim…

Karın ağrısına şifa bulmak kolay, bir iki hap bunun için kâfi gelir bi-iznillah. Gönül ağrısını gidermenin yolu ise dikenlerle bezeli meşakkatli bir yol. Çıkmaz sokak misali, geri dönüşü olmayan zor bir yol.

Yakalanmamak için bu sancıya, gözümüzü de kulaklarımızı da dört açmalıyız. Ekmek arası peynir yedik sanırken, ekmek arası kul hakkı yememeliyiz. Güzel şeyler dinliyoruz derken, şeytanın kahkahalarına kulak kabartmamalıyız. Güzel konuşuyoruz sanırken şeytanın bizden istediklerini fısıldamamalıyız.

Diyeceğim o ki, ekmeğe sadece reçel sürmeli, kibir tabağından ırak durmalıyız. Kibir tabağını mutfağımızdan da, evimizden de çıkarmalı, gönlümüze de midemize de sadece lâyıkını sokmalıyız. Layık olmayanları ise süpürge ile kovalamalıyız.

Reçel dedim de, canım çekti. Şimdi annem yanımda olsa da sıcacık ekmeğe, pamuk elleriyle yaptığı mis kokulu reçellerden sürse…


GENÇ'ın Yazısı.