Çehov`un Tüfeği Bu Sefer Patlamadı
Mehmet Emin Gül / Genç Haber Merkezi / @mehmetemingul
Roman nasıl olmalıdır? İnsana insanı en doğal, en reel haliyle mi anlatmalıdır? Bir nevi insanın aynası mı olmalıdır? Yoksa bir ideal insan portresiyle mi çıkmalıdır karşımıza? Yazar, gerektiğinde hakikati bir yana bırakıp idealindeki insanı, dünyayı mı tasvir etmelidir satır aralarında?
Kuyucaklı Yusuf’u okudunuz mu bilmem. Okumayanlar için az biraz anlatayım. Korkmayın, içeriğini anlatmayacağım. Yalnızca yazarın romancılık tekniğine değineceğim. Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf’u öz oğlu gibi sever. Onun büyümesini, olgunlaşmasını bir baba misali hayranlıkla izler. Mutluluğunu en içten duygular ile paylaşır, hatalarını düzeltmek, Yusuf’u karşısına alıp nasihat etmek ister. Fakat bunu hiçbir zaman yapamaz. Yusuf’u sevdiği kadar onun özgürlüğüne de saygı duyar. Ona, onun hayatına, kitabın yazarı olmasına rağmen, müdahale etmez. Naçizane tespitimle Kuyucaklı Yusuf’un başarısının sebebi de budur. Yazarın, yazdığı dünyaya müdahale etmemesi…
Ayşegül Genç ise bilakis yazdığı dünyanın her kurumuna, her safhasına müdahale ediyor. Gerektiği yerde dünyayı bozuyor, yeniden yapıyor. Bazen olmuşların üzerinden ilerliyor, gerçekliği hissettiriyor sonra o gerçekliği müdahalesi ile bertaraf ediyor. Fakat bu durum romanında bir yanlışlık, bir hata gibi tezahür etmiyor. Aksine romanı daha cazip, daha okunabilir hale getiriyor. Sebebi ise okuduğunuz her satırda yazarın beyninde, hayalinde dolaştığınızı hissediyorsunuz. Farklı karakterler üzerinden, farklı ağızlardan ilerleyen öyküde farklılığı hissetmiyor, insanların ruhları beynindeki vahdeti fark ediyorsunuz. Bir karakterden yekdiğerine geçtiğinde, siz de Ayşegül Genç’in hayalinde, kalbinde başka bir köşeye geçiyor, başka bir boyutu keşfediyorsunuz.
Kısaca Ayşegül Genç, olmasın istediği gerçekliğe tepkisini yazdığı hayatların her safhasına müdahalesi ile gösteriyor. Çehov’a inat, duvardaki tüfeği romanın ne başında ne sonunda ne de hayatın herhangi bir safhasında patlatmıyor, patlamasın istiyor.
Mehmet Emin Gül'ın Yazısı.