Fatmanur Demir

İnsanlığın fıtratında bildiği yahut bilmediği konulara balıklama atlama ve "ben de buradayım" deme hareketi vardır ta ötelerden beri. Bilmenin çoğu yerde aslında susmayı gerektirdiğini, bazen de haykırırcasına savunma gerektirdiğini bilmek zihnî ayrımları yapabilecek istidatta olanlara hastır belki de. Ama görünen o ki daha çok bilmeyenler konuşuyor bir konu açıldığında. Hatta o kadar ileri gidiliyor ki, kişi kendi bile inanmaya başlıyor anlattıklarına. Ve muhatapları da sağlam bir bilgiye sahip değilse eğer, dökülmeler başlıyor bir bir…

Her ağzını açanın hoca kesildiği, nutuk attığı konuların başında da "din" geliyor maalesef. Konuşmayı annesinden öğrenen her mübarek şahıs fetvalar vermeye, kendince dinî yorumlama yolunda din adamlarından daha hızlı davranıyor. Üniversitede yaşadığım bir olay bunun örneklerinden belki bir tanesi.

Konuşmasını önceden hazırlayarak geldiği her hareketinden belli olan hoca sınıfa girdiği gibi konuşmaya başlar:

-Merhaba arkadaşlar! Ooo projeksiyonda sorun mu var? İyi biz de bugün sohbet ederiz sizlerle. Bugün ayın kaçıydı, bilen var mı?

-28 aralık hocam.

-Hımm yılbaşına da az kalmış. Oh be yılbaşında sizlerle şöyle bir güzel şampanya patlatırız değil mi? Bu söze dayanamayan bir öğrenci:

-Hocam içki haram ya, olur mu öyle şey?

-Yok canım ne haramı? Kur`an`da haram olduğuna dair bir ayet yok ki!

-Olmaz mı hocam, Vallahi var.

-Varsa söyle o zaman.

-..............

-O zaman ben söyleyeyim, der ve bir şeyhülislam edasıyla kalemi eline alır ve tahtaya Nahl suresi "Hurma ve üzümden şeker (hurma şerbeti, üzüm suyu, şıra ) ve güzel bir rızık edinirsiniz. Muhakkak ki bunda akıl eden bir kavim için bir ayet vardır." 67. ayeti kerimesini yazar ve bakın burada içki yasaklanmamış uydurma onlar, uydurma der. Hoca böyle konuşurken öğrencilerden biri konuşmamak için sıktığı dişlerini adeta düşürecektir. Hoca fetvasında diretince artık konuşmanın ne kadar gerekli olduğunu anlar ve dakikalardır içinde biriktiği sözleri söylemek için ağzını açar:

-Hocam içki şu ayeti kerimeyle yasaklanmıştır der ve Maide suresinin 90. ayeti kerimesini okumaya başlar. "Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bunlardan kaçının. Umulur ki kurtuluşa erersiniz." Öğrenci baya sinirlenmiş olacak ki, hocanın konuşmasına fırsat vermeden konuyu devam ettirir. İçkinin Arapçada "hamr" kelimesine karşılık geldiğini ve Arapların başı örten birçok şeye "hamr" dediklerini dolayısıyla içkiyle aklın örtüldüğünü anlatmaya çalışır. Devamında içki içen birinin o hal içinde her şeyi yapabileceğini söyleyecekken hoca:

-Ne aklı örtmesi canım. Ben 20 yıldır içiyorum öylesi bir şey yapmadım, der kahraman edasıyla. Bir şey yapmak isteyen önceden niyetleniyor da sonradan içkiyi bahane ediyor, der kendinden emin bir tavırla. Bildiklerinden o kadar emindir ki, az daha çalışsa Diyanet İşleri Başkanlığına aday olacak seviyeye ulaşacaktır. Aynı zamanda bunları söylerken öğrencinin "nazil olan ayet" sözü üzerine:

-Benimle Türkçe konuş, nazil ne demek? diyecek kadar kendiyle çelişir. Ne bilmediği gerçeğini kabul eder, ne de gerçeğin kendisini. Tartışma böyle sürerken bir başka öğrencinin:

-Madem içki aklı baştan almıyorsa o zaman neden içkili araba kullananların birçoğu kaza yapıyor? Yoksa onlar da mı kaza yapmayı önceden planlamışlardı?

Bu soru hocanın zihnine balyoz gibi inmiş olacak ki aniden:

-Ee... ııı… Arkadaşlar, bu günlük bu kadar yeter deyip alelacele dersi bitirir.

Bu hadise insanlığın gerçeğini bir kez daha hatırlattı bize. En çok bilmeyenler konuşur. En çok bilenler susar. Dini konuları en çok yaşamayanlar tartışır, dini yaşayanlar onları dinler Kimliğinde "Müslüman" yazan her şahs-ı muhterem fetva vermeye aday doğar...


GENÇ'ın Yazısı.