Eskimeyecek Konu Kaldı mı?
Ömer Faruk Türk
Daktilo odanın içinde, adam ise daktilonun karşısındaydı. Kâğıt daktilonun bulunduğu masanın üstünde adamın sağ elinin altındaydı. Fikirler adamın beynindeydi fakat parmaklarından akan harflerin kontrolünü sağlamak o kadarda kolay değildi. Adamın elleri başını esir almışken beyin düşünüyordu:
“Yazmak mühim… Fakat okura gerçekten bir şeyler katabilmekte bir o kadar elzem. Yazmak ve niyet ettiğin muhtevayı koruyarak istediğin kitleye aktarabilmek zor. Fakat belki de zor olduğu nisbette güzel, zarif ve zihinler için çekici. Hani her şeyin kolay olacağına dair bir güvence verilmediği ve verilemeyeceği gibiydi belki hakkıyla yazmak. Fakat gerçekliğinin büyüklüğü kadar değerli bir güzelliğe hâkim bu edebiyat hayatın gidebildiği yere kadar ebedi. Küçük ya da büyük bir yer kaplaması değil mesele. Elzem olan kapsadığı hissiyat sahiplerinin çokluğu ve büyüklüğü…”
Beyin bir an için sustu. Adam özgür kaldığı o an içerisinde elleri ona bardakta bulunan suyu içirdi. Daktilo tuşları tetikte büyük bir arzuyla bakıyordu gözlere. Eller kâğıdı aldı. Daktilonun kâğıt için bekleyen uzvu kaptığı kâğıtta çoktan bir boşluk bırakmıştı. Şimdi tek gereken tuşlara dokunması için beklenen akıllı parmaklardı. Fakat hazır değildi sanki eksik bir şeyler vardı… Fakat susmak bilmez beyin umarsızdı işte. Parmaklar kâğıdın yumuşak yüzeyinde geziniyordu. Eski kurmalı saatin hafif sesiydi sessiz odadaki tek canlılık belirtisi. Beyin bu arada yine başlamıştı konuşmaya:
“Hani herkes kendince yazardı. Tüm insanlar yazabiliyordu fakat okunuyorlar mıydı? İşte mevzu bahis olan buydu. Okunmak ve önü açık ifadelerle net bir şekilde istediğini anlatabilmek. İnsanların fikirlerine değdirebildiğin kadardı yazabilmek… Yazdığınız muhtevanın dünya gündeminden düşmesi gayet doğaldır. Lakin asıl olan her daim kişi veya kişilerin fikir dünyasının gündeminde kalabilmesi ve tarihi eskiliğine karşı zihinlerde tazeliğini koruması. Katkısız fakat terbiyeli bir hale getirilebilen harfler topluluğu yanına gelirse işte o zaman hakiki bir yazı var demekti.”
Beyin o kadar konuşmuştu ki artık çaresiz parmak uçlarından zihnin mürekkebi akıyordu…
GENÇ'ın Yazısı.