Yusuf Toprak / Genç Haber Merkezi

Hâlâ öyle midir acaba? Martın yirmi birinde yine evden çıkamıyor mudur sükûnet isteyen insan? Hatırlıyorum da, çocuktuk daha, hafta içi her gün okula giderdik. Hafta sonu da dershane vardı. Fakat martın yirmi biri tatildi, hafta içi ya da hafta sonu. Tatil dediysem, öyle gezmeli dolaşmalı, oynamalı tatil değil. Anca evde pineklerdik. O gün bize çıkmak yasaktı. O gün, siyasetin istesen de istemesen de seni bulacağını, kısıtlayacağını anladım.

Hâlbuki sınıf arkadaşlarım ne de umutla beklerdi o günü. Şenlik nerede olacaktı, hangi sanatçı gelecekti, o sene rekor katılım olacaktı, sloganlar atılacaktı… Ben baharın herkese geldiğini sanırdım, siyaset bizden baharı da çalardı. Onlar ateş yakardı, yanmadan üzerinden atlardı, ateş benim komşularımın arabasını yakardı, sokakları yakardı…

Belki de sırf nevruzdan kaçmak için şehirden tecrit edilmiş bir alana, yaklaşık on beş kilometre uzağa inşa edilmişti lojmanlar. Bir günü huzurlu geçirmek için üç yüz altmış dört günü feda etmek… Belki de üç yüz altmış dört günü uzakta yaşadığımız için onlar bir günlük tepki koyuyorlardı. Ya biz kendimizi tecrit ediyorduk ya da onlar bizi istemiyordu. Bilmiyorum hangisi fakat bir arada değildik. Bir aradaydık fakat farklıydık. Aynıydık aslında, insan insandan ne kadar farklı olabilir?

Hakikaten neydi nevruz? Ateş miydi, şiddet miydi? Bahardı da, bahar insan kayırır mıydı? Güzel olması gerekmez miydi? Hâlbuki ben de severdim baharı. Bahar da bahardı oralarda… Pek yeşil yerler değildi ama havası güzeldi, insanın içini ferahlatırdı. Bir de baharda daha dinç uyanırdı insan, tabiri caizse zımba gibi. Baharın insanı rahatlattığı hatta tembelleştirdiği söylenir, orada benim çalışasım gelirdi. Ondan hep okulun ikinci dönemleri karnem daha iyiydi. Neydi nevruz? Bahardı, baharın gelişiydi. Ben de herkes kadar severdim baharı, herkes kadar sevinirdim gelişine. Bahar da ne benimdi, ne onun. Bahar herkesin, hepimizin… Nevruz bayramınız kutlu olsun.


GENÇ'ın Yazısı.