Bilim, Ortaçağ Avrupası’nda yerlerde sürünürken İslam dünyasında zirve yapıyordu. Fakat 13.  yüzyılın sonlarına doğru İslam dünyasındaki alimler bir bir dünyadan göçtü ve bilimsel çalışmalar  duraksamaya başladı. Derken Uluğ Bey 1394’de dünyaya merhaba dedi. Bilge hükümdar, dedesi Timurlenk’in sarayında kaliteli bir eğitim aldı. Uluğ Bey hükümdarlığı süresince savaşmaktan  ziyade ilimle irfanla meşgul olmuş ve halkı da bu yönde geliştirmeye çalışmıştır. Semerkand’a ve  Buhara’ya birer medrese yaptırmıştır.

Medresede gökbilim hakkında araştırmalar yapılmaktaydı. Fakat bir rasathanesi yoktu. Uluğ Bey, Nasirüddin Tası tarafından yaptırılan Meraga Rasathanesi’nin kalıntılarını inceledi ve bu doğrultuda Semerkand’a bir rasathane inşa ettirdi. Rasathane’nin  idaresine Giyaseddin el- Kaşi’den sonra Kadızade Rumi daha sonra da çok yakından tanıdığımız Ali Kuşçu getirildi. Medreseye hoca olarak tayin  edilecek kişileri bizzat Uluğ Bey mülakata alıyordu.

Rasathanede Uluğ Bey’in de içinde bulunduğu ekip çok ileri düzeyde araştırmalar yapıyorlardı. İçinde 1018 gökcismini gökyüzündeki  konumlarıyla bildiren yıldız kataloğunu 1437 yılında tamamladı. O zamanki imkanlara göre daha iyisi yapılamazdı. Ayrıca 1 yılı, sadece 62 saniye hatayla 365 gün 6 saat 10 dakika 8 saniye olarak hesaplamayı başarmışlardı. Sadece bu bile Uluğ  Bey ve ekibinin çalışmalarında ne denli titiz davrandığının bir göstergesidir.

Uluğ Bey devletin başındayken çeşitli oyunlara getirilerek tahttan indirildi ve oğlunun emriyle 1449’da idam edildi. Böyle değerli bir  alimin bu şekilde dünyadan ayrılması insanın içini dağlıyor. Kim bilir belki idam edilmeseydi daha nice değerli çalışmalara imza  atacaktı. Allah rahmet eylesin…


Muaz Erdem'ın Yazısı.