FEMEN benliğinden soyunma eylemine de var mısın?
Ayşegül Genç / Genç Haber Merkezi
Pandora’nın kutusunu bilirsiniz. Mitolojik kahramanlarla pek işimiz olmaz dediğinizi duyar gibiyim. Benim de işim olmaz ama hikâye manidardır. Dünyaya yayılan ve felaket doğuran bunca bedbaht işlerin hep onun kutusundan çıktığı söylenir. Aceleyle kutuyu kapatınca da kutuda sadece umudun kaldığı rivayet edilir. Bana göre kutu da kalan o şey umut değil bal gibi de özgürlüktür. Dünya da milyonlarca özgürlük savaşçısı, tonlarca özgürlük bildirgesi ve çözümlenememiş onlarca bağımsızlık mücadelesi varken bir o kadar da uzak kaldığımız tek şeydir özgürlük.
Bazıları için özgürlüğe ulaşmanın yegâne yolu İslâm dininden uzaklaşmak olarak belirlenmiştir. Sadece zevklerini ve hayvani isteklerini tatmin ettikleri ölçüde özgürleştiklerine inananlar var. Sırf bu algıları yüzünden Müslüman başörtülü kadını İslâm’ın sözüm ona pençelerinden kurtarmak için ellerinden geleni yapıyorlar. İslâm’ı kadının özgürlüğünü sınırlayan bir din şeklinde görüyor ve kaygılarını İslâmofobi ile besleyip büyütüyorlar. Özgürlüğü kadın bedeni üzerinden tanımlayan ve kadına sınırsızlığı vadeden feminist gruplar kendi kısır döngüleri içinde kurtarılmaya daha muhtaç durduklarının farkında değiller. Misal Femen denilen Ukrayna menşeli grup ahlâk kurallarının sınırlayıcı yanlarını delerek ve çıplak eylemler yaparak özgürlük savaşçısı haline gelmeye çalışıyor. Oysa kadının özgür kalmasını savunurken kendi vücutlarını sergileyerek başka bir esarete yelken açıyorlar ve bu halleri ile kadının bir bedenden ibaret olduğu düşüncesini pekiştirmekten başka bir şey yapmıyorlar. Tunuslu Amina ahlâka mugayir pozlar verip “ahlak kurallarınızı kabul etmiyorum” diye yazıp sosyal medyayı salladığında yine en büyük desteği Femen’den ve diğer feminist topluluklardan gördü. Femen, Amina’ya destek verirken diğer yandan da tüm dünya kadınlarını “üstsüz cihat etmeye” çağırıyor ve bunda mantıklı bir taraf aramak yine bize düşüyor. İslâm’ı kabul etmiş ülkelerde kadınlara yönelik negatif tutumlardan bahsedebiliriz, ya da Müslüman ülkelerin yönetim şekillerindeki aksaklıkları konuşabiliriz, erkeğin egemen olabilmek adına İslâm dinine yaslanmasını ve kendine paylar çıkarmasını da eleştirebiliriz. Bunlar normal. Ama normal olmayan Batı’da ki kadını ‘kurtarılmış’ olarak göstermek ve İslâm sevgisini kökünden dinamitlemeye çalışmak. Ülkelerin ve yönetimlerin hatalarını İslâm dinine mâl etmek ve Müslüman kadınların sorunlarına sadece “örtü” penceresinden bakıp çözmeye çalışmak. Başını açan ya da soyunan Batılı kadını “özgürlük savaşçısı” olarak göstererek kadınları İslâm dininden özgür/beri kılmak için emek harcamak.
Özgürlük denildiğinde sadece zevkleri ve hazları sınırsızca yaşamak olarak algılayanlar ve dini emir ve yasakları sınırlandırıcı buldukları için karşı çıkanlar bedensel arzuların esiri haline geldiklerini hiçbir zaman kabul etmeyeceklerdir elbette. Onların bu duygularını bilen İslâm düşmanları soft bir din pazarlamaya, kapitalist satış uzmanları da falanca marka elbise ile gezinmelerini salık vermeye devam edeceklerdir. Bu açıdan Femen’in Amina’ya sunduğu yol özgürlükten ziyade bir “giyinme-soyunma” ritüelinden başka bir şey değildir. Amina İslam dininin emirlerinden soyunarak kapitalist düzenin modernist yollarına düşecek ve nefsi için nefes tüketerek özgürleştiğine inanacak/sanacak.
Oysa özgürlük bizâtihi tüm bağımlılıklardan kurtulmak, âdil olmayana itiraz etmek, insanın kendisini ve toplumları aşarak daha yukarıdan bir yerlerden topluma ve olaylara bakması demek. Sınırsızlık derken aslında yurtsuzluğu ve aşkın olmayı anlatır. Sanıldığı gibi babaya kızıp ayrı eve çıkmak, ya da soyunarak eylem yapmak değildir.
Sorunları çözümsüzlüklere hapsederek olay mahallini terk etmek hiç değildir. Dinî emir ve yasakların özgürlüğe engel olduğunu düşünenler İslâm dininin tüm bağımlılıklardan kurtul hatta kendinden kurtul öyle gel deyişini nasıl izah ediyorlar merak ediyorum. Bir ağaç gölgesi tabiri “yurtsuzluğu-sınırsızlığı-aşkınlığı” dolayısı ile özgürlüğü böylesine güzel özetlemişken üstelik. Kendinde olanları sadaka, zekât, infak yoluyla dağıtmanı emreden bu din aslında sana özgürlük disiplinini sunuyor sadece. Komşunu akrabanı yetimi fakiri mazlumu muhtacı sana gözettirerek ‘aşkın bir ruh’ haline gelmeni benliğinden soyunmanı arzu ediyor. Seni sınırlayan o dünyayı ardında bırakmana vesile olmaya çalışıyor.
Femen tüm Müslüman kadınları soyunarak cihat etmeye çağıradursun biz de onu başka bir soyunma eylemine çağırıyoruz. Femen benliğinden soyunma eylemine de var mısın?
Kendinden özgür olmaya, nesne olmaktan kurtulmaya…
Ayşegül Genç'ın Yazısı.