Bizim Vazifemiz Sizin Ahiretinizi Korumaktır!
Şanlı ecdâdımız hikmet ehli âlim ve ârifleri baş tâcı etmiş, onların duâ, himmet ve öğütlerinden istifâde ettikleri müddetçe ilerleyip yükselmişlerdir. Osman Gâzi’nin etrafında bir Şeyh Edebali Hazretleri, Yıldırım Hân’ın yanında Emir Sultan, Fâtih Sultan Mehmed’in yanında Akşemseddin Hazretleri, Sultan Ahmed’in yanında Hüdâyî Hazretleri ve daha niceleri; madde ile mânâ, dünya ile ukbâ arasında muhteşem bir denge unsuru olmuş, onların kalplerine âdeta bir istikâmet aşısı yapmışlardır.
Şu hâdise, bu hakîkatin tipik bir misâlidir:
Yavuz Sultan Selim, yapılan hata ve gâfilâne hareketlere tahammülü olmayan, celâlli bir pâdişahtı. Ancak bu celâli de, cemâli gibi ilâhî ölçüler dâiresi içinde şekillenmişti. Bir seferinde ihmallerinden dolayı hazinede meydana gelen hırsızlık sebebiyle yaklaşık kırk kişinin öldürülmelerini emretmişti. Bunu öğrenen Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi, karar icrâ edilmeden engel olabilmek için, destur bile almadan alelacele Yavuz’un yanına vardı. Hâdisenin aslını bir de Sultan’dan dinlemek istedi. Yavuz:
“–Efendi Hazretleri! Duyduklarınız doğrudur, ancak sizin devlet işlerine karışmaya hakkınız yoktur!..” şeklinde sert bir cevap verdi.
Bunun üzerine Zenbilli Ali Efendi, aynı sertlikle:
“–Sultanım! Ben size şer’î hükümleri bildirmeye geldim. Zira bizim vazifemiz sizin âhiretinizi korumaktır!..” diyerek verilmesi gereken kararın doğrusunu izah etti.
Bu sözleriyle Zenbilli Ali Efendi, kendi âhiret selâmeti için de zarûrî olan îkaz ve irşad vazifesini îfâ etmiş oluyordu. Zira bunu yapmadığı takdirde kendisinin de vebâl altında kalacağının idrâki içindeydi. Bu sebeple, gazaplandığında zaptedilmez bir cengâver olan Yavuz’un huzuruna, âdeta kellesini koltuğuna alarak çıkmış, hakîkatleri cesaretle dile getirmişti.
Koca orduları dize getiren Yavuz Sultan Selim Han ise, hiç kimseden görmediği bu sert tavır karşısında biraz hiddetlendi ise de, ilâhî hakîkatlerin kıldan ince, kılıçtan keskince ölçüleri karşısında başını önüne eğdi, hakîkati anladı ve şeyhülislâmın îkâzını kabûl edip ona göre hareket etti. Üstelik Zenbilli Ali Efendi’den de özür dileyip gönlünü aldı.(Bkz: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler, Altınoluk Dergisi, mart 2012)
Alican Tatlı'ın Yazısı.