İmamın ağzından onurlandırdı kelimesi çıktıkça bana diken batmış gibi oluyordu. Doğru kelime “onurlandırdı” değildi çünkü. Ya şereflendirdi idi, ya yüceltti idi ya da başka bir şey idi…

Bizim Cafcaf’ta çizerlerimizden uymalarını istediğimiz iki kuralımız vardır: Biri asla ilk akla gelen espriyi çizmeyiniz, zira o sadece senin aklına gelmemiştir; senden önce birçok kötü çizer onu çizmiştir. Genellikle kötü çizerler kötü çizdikleri için değil, ilk akıllarına gelenleri çizdikleri için kötü çizerdir. İkincisi de kolay kolay kelime esprisi yapmayınız. Aklınıza gelen her kelime esprisini karikatüre dökmeye çalışmayınız. Zira o kelime oyunu kulağa hoş gelebilirken göze hoş gelmeyebilir. Kelimelerle yapılan esprilerin etkili olabileceği alan çizgi alanından ziyade konuşma, sohbet alanıdır. Orda bile ilk akla gelen kelime esprisi için de birinci kuralı hatırlamanız gerekebilir.

Bunları neden anlatıyorum? Peygamber Efendimizle ilgili son bir aydır camilerde dinlediğim cuma hutbelerinden dolayı anlatıyorum. Biliyorsunuz, memlekette bir süredir Kutlu Doğum Haftası adı altında Nisan ayını Kutlu Doğum ayı olarak kutluyor insanımız. Dinle en alakasız denilen insanlarımıza kadar birçok ünlü ünsüz, siyasi gayrisiyasi insanımız, kurumumuz, okulumuz, anaokulumuz kutlu doğum etkinliği düzenliyorlar.

Normalde yeni çıkan şeylere hemen tepki veren birisi değilimdir. “Bırakınız yapsınlar” yaklaşımında da değilim ama insanların yapmak istedikleri şeyleri çok da zararlı olmayacaksa, çok kötü, berbat şekilde yapılmayacaksa eğer, istedikleri şekilde yapmalarından yanayımdır. Kutlu Doğum Programları için temelde bir kısım itirazlarım olmakla birlikte (Camide Mevlid Kandilini bizim takvimimiz olan Ay takvimine göre idrak etmek varken salonlarda, kültür merkezlerinde güneş takvimine göre festival havasında kutlu doğum programı yapıyor olmak garip ve yabancılaştırıcı değil mi diyerek özetleyeyim itirazlarımı) ve bu itirazlarım geçerliliklerini sürdürmekle beraber kendime “Asım, millete engel olmaya çalışma, niyetleri kötü değil; hayırlı bir niyetle yapıyorlar bu işleri” diyordum.

Sonuçta ucube bir zamanda yaşıyorduk. Böyle bir zamanda iyi niyetle birçok yanlış işin yapılmasının ne yazık ki vakayı adiyeden olduğunu biliyordum. Hatta kendimin öyle iyi niyetli yanlış işlerin başlatıcısı olamamam ile ilgili Rabbime dualarım da sürmektedir. Size de tavsiye ederim öyle dualardan.

Sözü çok dolandırmayayım: Her Nisan yaklaştığında yeni yapılacak Kutlu Doğum etkinlikleri aklıma gelir ve katı laiklerdeki kadar olmasa da hafif bir tedirginlik kaplar içimi. Yok, o kadar da kaplamıyor, benim için çok tedirgin olmayın, ben iyiyim. Bunları yazarken Efendimiz’e (sav) karşı bir münasebetsizlik yapmaya niyetim yok. Meseleyi hürmetsiz olduğum, sevgisiz olduğum ile irtibatlandırmayın; hem suizannınızdan dolayı size de yazık olmasın.

Nisan ayında Cuma namazlarında bilirsiniz çoğumuz uyuklarız, hutbede ne anlatıldığı pek hatırımızda kalmaz. Bense Nisan ayında hutbelerde uyuklayamadım ne yazık ki. “İyi işte be adam, uyumamışsın ne güzel, abdest de gitmemiş, daha ne istiyorsun!” diyecekseniz derim ki; şerefimizi istiyorum, izzetimizi istiyorum, haysiyetimizi istiyorum!!!

Yani ne demek istiyorum? Şunu: Hutbede bol bol şu cümleyi duyduk: “Hz. Peygamber insanı onurlandırdı”. İki cümlede bir Efendimiz’in kadını, çocuğu, engelliyi, fakiri, zengini onurlandırdığını ifade ediyordu İmam Efendi.

İmamın ağzından onurlandırdı kelimesi çıktıkça bana diken batmış gibi oluyordu. Doğru kelime “onurlandırdı” değildi çünkü. Ya şereflendirdi idi, ya yüceltti idi ya da başka bir şey idi… Onur dediğimiz kelime Fransızın “honore” kelimesinden geliyor. Anlaşılan kelime esprisi, ilk akla gelen espriyi yapmak dediğim şeye Diyanet’in Kutlu Doğum ile ilgili görevlileri pek dikkat edememişler. Reklamcı mantığı ile Efendimiz’in (sav) “Nur” oluşundan hareketle “O’nun Nuru”, O Nur” derken aaa, ne güzel bak; onur.. . O nur, Onur; bu yıl konsepti Onur konsepti yapalım demişler. Görsellerde, hutbelerde de bu konsept işlendi. Fakat şunu düşünemedi büyüklerimiz anlaşılan onuru ne kadar toplasan çarpsan O Nur etmiyor, etmez! Ve o hutbelerde ilk kez bu sene zikredildiği gibi Efendimiz hiç Fransız krallarının tebaasını onurlandırması tarzı bir onurlandırmaya girişmemiştir Allah’a şükür! O Nur’u Onur olarak okumak bizi meseleye biraz Fransız bırakmıyor mu sizce?


Asım Gültekin'ın Yazısı.