Tahammülsüzlüğe Alışmadan Evvel!
Dilek Pulat
Tahammül, kelime mânâsı ile korkutucu bir hâl olsa da, hayatta bu hâl ile hâllenmediğimiz bir zaman dilimi var mı, siz söyleyin lütfen. Güçlü, zorlayıcı, dayanma, kaldırma, katlanma, anlamında kullandığımız bu kelime, yaşamakta tereddüt ettiğimiz bir eylem. Ama azalıyor… İnsanlarımızın, insanlığımızın tahammülü azalıyor. Kendi kendimizle bile uğraşmaya mecâlimiz yok. Peki neden?
Öyle acele ile yaşatmaya başladı ki şartlar. Beklemek, sabretmek şöyle dursun, hemen her şey olsun, vukû bulsun, vücuda gelsin istiyoruz. Hattâ gökten zembille insin(!) Yoktan var olsun. Mümkünse elimizi şıklatınca önümüze gelsin… Hiçbir emek harcamayalım, üzülmeyelim, ağlamayalım, dertlenmeyelim. Kolaylık o ya, yoğun bir duygusal girdaba girmeye gerek yok. Maazallah çağın hastalığına, depresyona, gireriz sonra. Ne uğraşacağız, olmuyorsa olmuyordur. Olacaksa zaten, olacak olan, olacaktır. Sıyrılmaya meyilliyizdir olaylardan.
Ya kader? Kaderi çabaya bağlı kılan Rahmân’ın buyrukları? Teknoloji öncesi zamana gittiğimizde, insanlarda tahammülün abîdeliğini görüyoruz. Sürekli elinde haberleşmeye hazır cep telefonu bulunduran gürûha karşılık, günlerce mahallenin kahvehânesinde ki tek telefondan yakınlarından haber bekleyen bir geçmiş. Her ân cebinde müzik çalar bulundurup, istediği müziği istediği zamanda dinleyip bitiren bir nesle karşılık, radyoda sevdiği şarkı çıksın diye bekleyip, çıktığı zaman bitmesin diye dûa eden bir geçmiş. Bir romanda okumuştum; askerliğin dört yılı bulduğu savaş yıllarında, adam eşini tam dört yıl ne arar ne de iki satır yazar. Sonunda evine döndüğünde eşine cevabı şu olur:” Ben senin yüzünü yıllarca göremezken bu şerefi postacıya mı verseydim?” Bu cevapta ki incelik ve derinlik karşısında şaşa kalmaktayken, hanımın tahammülü de göz ardı edilemez.
En basit hâliyle düşünelim, girdiğimiz kpss, yds, lys, ygs (bilimum s) sınavlarında uygulanan telefon ve metal eşya almama yasağında yaşadığımız eksikliğin yeri hiçbir şey ile doldurulamaz. Yine bilgisayarda istediğimiz sayfa açılmadığında ya da geç açıldığında F5 tuşuna sergilediğimiz eziyet, tahammülsüzlükte geldiğimiz son nokta değil de nedir?
Tahammül öyle oturup beklemek değildir. Yanlış anlaşılmasın. Aktif tahammül göstermeliyiz. Sonucunda yarar olan, hayır olan bir aktif tutum. Bununla yine çabaya dönüyoruz. Ne gerekiyorsa yapılması gerekenlere yani. Anne çocuğuna tahammül gösterir, hayırlı bir nesil için. Öğrenci derslerine tahammül gösterir, yüksek notlarla geçmek için. Bitkiler kışa tahammül gösterir, baharda açmak için… Ve kul imtihâna tahammül gösterir, Hakk’a varmak için. Haksızlık karşısında susmak tahammül değil âcizliktir. Zûlme rızâ göstermek iki kat zûlümdür. Bütün bunlara karşı durmak ise en asil tahammüldür.
İnsana tahammül sosyalleşmemizde çok önemli bir yer tutar. Zararı dokunmayan birinin olumsuz davranışlarına katlanılır. Ama gereksiz tavır gösteren, kişiliğinizi ezen birine sabır göstermek yersizdir. Derhâl o ortamdan uzaklaşılmalıdır.
Günümüz gençlerin karşısında ki uyarıcılara; internete, televizyona, teşhire tahammül en kazançlı ibâdetlerdendir. Bunlardan sıyrılıp dîne hizmet eden, bu yolda sâbit duran genç, çağın en fiyakalı kazananıdır. Tahammül mülkünü yıkmamak lâzım vesselâm…
GENÇ'ın Yazısı.