Her ayın 30’unda, 31’inde dükkana uğramaya başlar Muttalip amca.. Kapıda durur, selam verir, duyulacak kadar bir ses tonuyla: “

-Oluk akıyor mu?” der. Genelde ayın 3’üne, 4’üne kadar ona “-Henüz akmıyor.” denilir.

Ayın 3’ü, 4’ü oldu mu da, geldiğinde, genelde, “-Evet, oluk akıyor.” denilir. Bu, ‘Altınoluk dergileri geldi.’ demektir.

Günün birinde kendisine:

“-Muttalip amca, bu yaş ve bu rahatsızlıkla kendini çok yorup yıpratmasan; dergiler gelince biz sana haber versek veya onları eve getirsek?” dedim.

“-Bunda benim kaybım çok olur. Evvelâ onca sevâbı elimin tersiyle nasıl iterim?” dedi. Sonra ekledi:

“-Her ay, 30’a yakın abonenin dergisini adreslerine, gününde teslim ediyorum. Her gün gelip, dergilerin gelip gelmediğini soruyorum ki bu dergi, İstanbul’umuzun memleketimize bir mektubudur. Gelen mektup bekletilmez, hemen sahibine ulaştırılır, okunur. Ya ben o mektup ulaştırma işini, tembellik yapıp bir sonraki güne ertelesem ve o gece de ölüversem, Allah’ıma ne derim?’’


Halit Yasir Özoğul'ın Yazısı.