Kocaeli`den Bir Ömer Öztürk Geçti...
Ömer Öztürk / Genç Haber Merkezi
Bu sene birbiri ardına kitap fuarı tertip ediliyor. Ah vakit ve maddî kudret olsa. Hepsini gezsek, o baş-döndürücü kitabî âlemlerde keyfetsek, meşk etsek.
5. Kocaeli Kitap Fuarı’nın açılışındaydım. “Kâğıttan Dünyalar” diye hoş ve manidar bir teması var bu yılki fuarın. Sağ olsunlar yetkililer özenmişler, bezenmişler güzel bir iş çıkarmışlar.
Bu arada bendeniz de bu fuarda terfi ettim. Geçen fuarda biliyorsunuz oturacak yer bile bulamamıştım. Ama bu defa sıkı durun, protokol sırasında yerimi aldım. Nasıl mı oldu? Fuara girdim. Baktım, açılış hazırlıkları son sürat sürüyor. Sandalyeler de henüz bomboş. Oh oh. Evvelâ buna da şükür kabilinden halkın bölümünde bir yer tuttum. Ama az sonra düşündüm. Enaniyet damarlarım kabardı, “Bunca yıllık yazarsın ülen, senin yerin protokol” diye dört koldan sıkıştırmaya başladı. Bunun üzerine protokol bölümüne hamle yaptım. Görevlilerden biri fark ederek, “bas geri” deyiverdi. Yazar olduğumu söyleyince de, “buyrun Hocam, buyrun üstadım” diyerek protokole buyur etti. Ben de töreni Kocaeli’nin muhtelif ilçe kaymakamlarıyla bir arada mesut-bahtiyar izledim. İşin trajikomik yanı onca kaymakam arasında tek yazar bendim. Sanırsınız, yazarlar birliği beni oraya yazarları temsilen yollamıştı.
Fuar’ın onur konuğu her zamanki gibi Doğan Hızlan’dı. Doğan Hızlan’ın yeni vazifesi onur konukluğu. Yahu bir fuarda da onur konuğu Ömer Öztürk olsa, şu garip de biraz sevinse ölür müsünüz birader! Bu arada fark ettiniz mi, ben de onur hastalığına tutuldum. Bir de Şeref olacaktı, nereye kayboldu, bir göreniniz var mı?
Bursa’dakine nazaran Kocaeli Kitap Fuarı’nı daha derli-toplu buldum. Uluslararası Fuar Merkezi (İnterteks), bu işler için âdeta biçilmiş kaftandı. Bu sene ilk günkü gözlemlerime göre, kitap satışları aleladenin gayet üstündeydi. Bu da moral ve saadet verici bir unsurdu. Kırgızistan Kültür Bakanı Sultan Rayev’in çağrılması ve Fuar Merkezi’nin önünde bir Kırgız çadırının kurulması ayrı bir güzellikti. Açılış merasiminde Rayev de söz aldı. Merasim sonunda Rayev’e bir plaket takdim edildi. Ayrıca Mehmet Ali Birand’ın oğluna da bir şeyler verildi ama biz pek göremedik. Zira gazeteciler resim çekmek için önümüze dikildiler. Haliyle biz de tören yerine gazetecilerin sırtlarını seyrettik. Buradan gazetecilik okulu hocalarına sesleniyorum. Allah rızası için öğrencilerinize ilk ve hayatî temel bilgi olarak şunu öğretin: Bir törende ne sebeple ve ne şekilde olursa olsun, seyircilerin önü kapatılamaz. Hiçbir muhabirin de böyle bir hak ve yetkisi yoktur. Ama ne yazık ki, bizde işler hep böyle alelusül yürütüldüğü için, kimsenin de bu yanlışlara gıkı çıkmaz. Kimse de düzeltme ihtiyacı duymaz. Bir batı memleketinde şu manzara tahayyül edilebilir mi? Halkın haber alma özgürlüğünü nahak yere evvela muhabirler elinden alıyor. Ne demeli: Herhalde ertesi gün nasıl olsa gazetede okuruz diye düşünüyor olmalılar.
Ben de fuarda yayınevimde yerimi aldım. Görevli yazar yaftasını da boynuma yular niyetine taktım (şimdi arşivime kaldırdım.). Bir ara bir kızcağız “Ahmet Ümit nerede söyleşi yapıyor, biliyor musunuz?” diye sormaz mı? Hem de bana! “Tez savul karşımdan.” Demedim tabiî. Onun yerine böyle birini tanımadığımı, muhtemelen onun da beni tanımadığını söylemekle iktifa eyledim. Eh, biz magazinsever milletiz. Ne yapsın gariplerim, kendilerine yazar, edip diye bir-iki isim dayatmışlar. Dünyanın onların merkezinde döndüğünü zannediyorlar. Müzikte Tarkan’cılar, Hande’ciler, edebiyatta ise Ahmet’çiler, Elif’çiler. Her neyse, bu kez kötümser olmak istemiyorum. Hiç fena değildi işler.
Fuar’dan Can Dündar’la birlikte çıktık. Can’cağızım hiç görüşemez olduk dedim. O da en yakın zamanda diye mukabelede bulundu. O son model otomobiline binip giderken, ben de elimde ağır bavulumla ıkına-sıkına en yakın otobüs durağına doğru yollandım. Keşke Can’ın birlikte dönme teklifini kabul etseydim!
Latife bir yana, İstanbul’lulara fuara gitmelerini muhakkak tavsiye ederim. Bir saatte varabiliyorsunuz. Nelerin uğruna neleri neleri göze alıyoruz da, ilim-irfan için bir saatlik yolu göze almışız çok mu?
GENÇ'ın Yazısı.