Hat: Ümmetin Yazısı
Aslı Finikelilerden gelen ve Nabat kavmince kullanılırken Araplara geçen bu basit şekilli yazı İslamiyet ile birlikte şeref ve önem kazandı. Ayet ve hadislerin doğru tespiti için nokta ve harekelerle bezendi. İslamiyet yayıldıkça kavim yazısı olmaktan çıkıp ÜMMET yazısı haline geldi. Kuran-ı Kerim’de"Nun kalem ve ehli kalemin satıra dizdikleri ve dizecekleri hakkı için" diye yemin edilmektedir. (Kalem, 1) Hat ilmi ile hat sanatı Abbasiler devrinde ilk zirvesine ulaştı. İbn Mukle (10. asır) ve İbn Bevvab (11. asır) gibi hat dehaları yazının ilmini kendi sanatları ile birleştirdiler.
Türkler İslamiyeti kabul edince Uygurlu atalarından miras kalan güzel yazıya olan merakları sayesinde İslami yazılarda da muhteşem eserler vermeye başladılar. Osmanlının 600 sene süren o görkemli varlığı Kuran-ı Kerim`e duyulan hürmet dolayısı ile değil miydi? Osmanlının bu muhteşem hürmeti en güzel şaheserlerin yazılmasını sağladı. Hüsnü hatta yani güzel yazıya olan ilgi gitgide arttı. Her cami, konak ve evde ayet, hadis ve güzel sözler levha haline getirilip baş köşeyi süsledi.
Meşhur meseldir: Kuran-ı Kerim Hicaz’da nazil olmuş, Mısır’da yanık yanık okunmuş ve İstanbul’da yazılmıştır. Hattın en muhteşem eserleri hala İstanbul`dan çıkmaktadır. Kendi dilleri Arapça olsa bile pek çok öğrenci hüsnü hat eğitimi için İstanbul`u tercih etmektedir. Örneğin meşhur hattatlarımızdan Hasan Çelebi Hocamızın yurtdışından pek çok değerli öğrencisi bulunmaktadır. Önemli hüsnü hat yarışmalarının da merkezi İstanbul’dur.
Hüsnü hat İslam sanatının temel direğini oluşturur. Tezhip, ebru ve kağıtçılık Allah kelamına önem vermenin sonucu ortaya çıkan sanatlardır. Hüsnü hatta yazı, sadece düşünceyi anlatmaya vesile olmanın üstüne çıkmıştır. Hattatlar yazıya duygu, hürmet ve Allah aşkı katmışlardır. Usta bir hattın nefis istifini gören Picasso (manasını bilmediği halde) sanatsal değerini fark ederek "İŞTE RESİM" diye haykırmıştır. Hat sanatında, resmin soyut bir versiyonu gibi harflerin yerleşimindeki incelik, kompozisyondaki ahenk, boşluklardaki denge, kamışın kağıda bıraktığı iz… hepsi sanatçının maharetini ortaya koyan unsurlardır.
Hasan Çelebi Diyor ki; Hat Eğitimi 100 Sene Sürer
Osmanlı, elinde zirveyi bulan Hüsnü hat sanatını bir Kuran hizmeti olarak telakki eder. Bize ecdattan kalan bu mirasın aynıyla korunması ve bu hizmetin devamı sadedinde hat faaliyetlerinde bir aksama olmamıştır. Diğer İslam ülkeleri için hat bir araçtı. Onlar da bu yarışmalar sayesinde hattı araç olmaktan çıkarma gayretindeler. Eslaftan (ecdat) duyduğumuz şudur ki hüsnü hattın öğrenimi tam 100 sene devam eder. Kemali elde etmek için 100 seneyi beklemek lazım. Türkler bunu sanat olarak kabul edip aynı hassasiyetle günümüze kadar devam ettirmişlerdir.
Hande Berra'ın Yazısı.