Toplumda saygı duyulan, sözüne ve işine güvenilen kimselerin hemen hepsinde dürüstlükten mutlaka bir nasib vardır. Zira bu temel dinamik, kişiyi erdemli kılan birçok karakter ve davranışın, oluşma ve gelişme kaynağıdır.

Sosyal çevremiz içinde bizi değerli kılan, etkin insan olma yolunda kişiliğimize kalite katan ve “şahsiyet dili”mizin pozitif enerjisini geliştiren en önemli temel dinamiklerin ikincisi, dürüst olmaktır.

Dürüst olmak, özü sözü bir olup hile ve iki yüzlülükten uzak, erdemli davranışlar sergilemek demektir. Dürüstlük, insanî değerleri çürümemiş her toplum ve kültürde “adamlık nişânı” olagelmiştir. Bu bakımdan şahsiyet dilinin bu dinamiği de küresel bir değerdir.

Sakafî kabilesinden Süfyan b. Abdullah (r.a) anlatır:

Bir gün Peygamberimize dedim ki: – “Ey Allah`ın Resûlü! İslâmiyet hakkında bana bir öğüt veriniz ki, sizden sonra artık kimseden bir şey sormaya ihtiyacım kalmasın”. Bunun üzerine bana bakıp şöyle buyurdular:

“Allah`a inandım de, sonra da dosdoğru ol”. (Müslim, İman, 13.)

Toplumda saygı duyulan, sözüne ve işine güvenilen kimselerin hemen hepsinde dürüstlükten mutlaka bir nasib vardır. Zira bu temel dinamik, kişiyi erdemli kılan birçok karakter ve davranışın, oluşma ve gelişme kaynağıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu dinamiğin diğer güzelliklerin oluşmasına katkısı şöyle ifade edilir:

"Ey iman edenler, Allah`a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve (her zaman) hakkı ve doğruyu konuşun ki bu sayede Allah, amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın..." (Ahzab Suresi, 70-71)

Dürüstlüğün ilk göstergesi sözde doğruluktur. Sözde doğru olma hassasiyeti, kişilik mayamıza dürüstlük aşısı yapmak gibidir. Diğer bir ifadeyle sözdeki doğruluk, öze ve davranışa dürüstlük kıvamı yükler ve şahsiyet dilini etkinleştirir. Bu hakikat Peygamberimiz –sallallahu aleyhi ve selem- tarafından da şöyle ifade edilir:

"Size doğruluğu ve dürüstlüğü tavsiye ederim. Zira doğruluk, kişiyi erdemli bir hayata taşır. Böyle iyilik ve güzelliklerle dolu bir hayat da insanı cennete kavuşturur. Kişi doğru sözlülükte sebatkâr olursa, Allah katında özünde ve sözünde dosdoğru insan yani “sıddîk” diye yazılır. Yalandan da kaçının, zira yalan kötülüğe götürür, kötülük de cehenneme iletir. Kişi yalan söyledikçe ve yalan peşinde koştukça Allah katında yalancı yazılır." (Buhari, Edeb, 69; Müslim, Birr, 29.)

Söze yalan karıştırmak, şahsiyeti çürütecek, pörsütecek ve onu değersiz kılacak zehirli bir virüsün bünyeye girişine kapı aralamaktır. Rabbânî terbiye ölçülerine göre özün sıhhati, doğru sözlülüğe bağlanmış ve şöyle buyrulmuştur:

"Kişinin kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz.`` (el-Münzirî, et-Tergîb ve`t-Terhib, c. III, s. 353).

Şaka ile de olsa yalan söz, yıkıcı ve yıpratıcıdır. Abdullah b. Amr (r.a.) anlatıyor:

Peygamberimiz evimizde bulunduğu bir günde annem beni yatıştırmak için:

– Yavrum, gel sana bir şey vereceğim, diye beni çağırdı. Peygamberimiz anneme:

– Çocuğa ne vermek istedin? diye sordu. Annem:

– Hurma vermek istedim, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz:

– Eğer bir şey vermeseydin (de çocuğu aldatmış olsaydın) sana bir yalan günahı yazılırdı, uyarısında bulundu. (Ebû Davud, Edep, 88.)

İslam kültür ve medeniyeti, güvenilirliğin en önemli kriterinin doğruluk olduğunu tespit etmiştir. Atını tutmak için onu boş bir torbayla kandıran kişinin rivayet ettiği hadis-i şerif kabul edilmemiştir. Zira böyle bir kimsede şahsiyet zaafı tespitinde bulunulmuş ve güvenilirlik notundan o kimse zayıf almıştır.

Kur’an ve sünnette yalancılık münafıklara; sadakat ve dürüstlük ise müminlere nispet edilmiştir. Dürüstlüğün dînî literatürde genel adı “istikâmet”tir. Hem sözde, hem özde, hem de amel ve davranışta dosdoğru olmayı ifade eder ki farz-ı dâimîdir. Yani sürekli uyulması gereken ilâhî bir emirdir.

Dürüstlük, özgüvenin dışa yansımasıdır. Belki şöyle söylemek daha doğru olabilir: Özgüven dürüstlüğü, dürüstlük özgüveni besler.

Güvenilir bir insan olmanın, saygıdeğer bir kişiliğin ve vakarlı olmanın zemininde dürüstlük vardır. Böyle bir temelden mahrum bir kişilik zeminine, sağlam bir şahsiyet inşası mümkün değildir.

Dürüstlük dinamiği eksik bir şahsiyet dili, etkili değildir. Böyleleri, etkin bir lider, eğitimci, dost ve ağabey olamazlar. Diğer bir ifadeyle “adam” olamazlar.

Dürüstlüğün şahsiyete oturmasında, sözde doğruluk önemli olduğu gibi, muamele dediğimiz, işte ve ilişkilerde dürüst davranmak da son derece ehemmiyetlidir.

Ebû Hureyre (r.a.) şöyle anlatır:

"Peygamberimiz bir gün buğday pazarına uğramıştı. Mübarek elini, içine buğday doldurulmuş bir kaba daldırdığında parmaklarının ıslandığını gördü. Bunun üzerine buğday sahibine:

– Bu ne? diye sormuştu. O kişi de:

– Onu yağmur ıslattı, ey Allah`ın Resulü, deyince, Peygamberimiz: - O ıslak kısmı insanların görmesi için üste koysaydın ya. Bizi aldatan bizden değildir” buyurdu. (Müslim, İman, 43)

Dürüstlük, kişisel ilişkilerden toplumsal ilişkilere, ticari ve mesleki faaliyetlerden kamu görevlerine kadar hayatın bütün alanlarını kapsayan ve mutlaka riayet edilmesi gereken bir erdemdir. Unutulmamalıdır ki, işçi-işveren; amir-memur; hizmet alan-hizmet veren; müşteri-satıcı; eş, dost, arkadaş ve komşular birbirlerine güvenmezlerse, böyle bir toplumda huzur ve mutluluktan söz edilemez.

Günümüzde, modernizmin ahlâkın güncelliğini kaldırması sonucu, yalan prim yapan bir konuma oturdu. Üçkağıtçılığa açıkgözlülük denildiği, rüşvet yemeyen memura enayi gözüyle bakıldığı bir toplum yapısı çürümüş bir yapıdır. Bu durum, toplum bilimcilerini düşündürmelidir.

Sonuç olarak kişisel gelişim, kalıba giyilen bir elbise değildir, olmamalıdır da. Kişisel gelişim, öncelikle özdeki hamlığın giderilmesi, özü, sözü ve hali etkin kılacak “şahsiyet dili”nin temel dinamikleri ile kişiliğin mayasına kalite katmaktır. İşte dürüstlük dinamiği, bu nevi iksirlerin başında gelen bir kalite özsuyudur.


Adem Ergül 'ın Yazısı.