İbrahim Refik

Avrupa’ya karşılıksız ilân-ı aşk etmeden önce berberin adı ‘‘hallâk’’ idi; yani “traş eden” demek. Sonra İtalyancanın ‘‘barbiere’’sini alıp ‘‘berber’’ yaptık.

Derken Batılılaşma merakının zirveye çıktığı 1900`lerin başında “berber” yerine “perukâr” demeye başladık; ama kısa zamanda onu da bıraktık ve Fransızcada “saçını düzene koymak” demek olan “coiffer” fiilinden gelme “kuaför”ü ithal edip biraz daha Avrupalılaştık!

Şimdilerde Berberler Odası’ndan alınan bir sertifika ve cafcaflı dekorlarla süslü bir dükkânla bu iş yapılabiliyorsa da Osmanlı’da berberlik yapmak herkesin harcı değildi. Berber deyip de geçmeyin sakın. O bulunduğu semtin operatörüdür; çocukları sünnet eder, hacamatın her türlüsünü yapar, kan çıbanlarını yarıp temizler, dişçilik yapar; hatta sülük bile tutardı.

Sultan Mecid zamanında basılmış “Berberlik Âdâbı” adındaki kitabı ölçü almaya kalkarsak inanın bugün Türkiye’de bir avuç berber ya kalır ya kalmaz! Bu kitapta yazılı şartlara göre âyan âzâsı olmak bundan daha kolay.

Işte berber olmak için ileri sürülen şartlardan bazıları: Berberin yaşı otuzdan aşağı olmayacak, evli olacak, işret ile asla ülfet etmeyecek ve beş vakit namazına devam edecek. Ve daha neler ve neler...

Ayrıca İstanbul kadısının on beş günde bir bunları gözden geçirmesi de şartlar arasında...

En mühimini sona sakladım; berberlerin asabî ve hiddetli olup olmadıkları bir heyet huzurunda türlü denemelere tâbi tutulurmuş. Hele bir tanesi çok ilginç!

Çeşme Meydanı’ndan tedarik ettikleri iflah olmaz takımından bir ipsizi berber dükkanının ilk açılacağı günden itibaren dükkanın kapısı önünde bekletirlermiş.

İpsizin vazifesi, berber dükkâna girerken bir kol vuracak veya çelme takacak; fakat düşmesine meydan bırakmadan kucaklayıp kaldıracak. Tabiî bütün bu alınan tertibattan zavallı berberin haberi olmayıp apansızın olacak veyahut içeri girecek tıraş leğenini devirecek. Anlayacağınız, adamı çileden çıkarmak için mümkün olan her şey yapılacak.

Bütün bu denemeler karşısında berber kızmaz, sükûnetini muhafaza ederse, imtihanı kazanmış demekmiş. Yani bu suretle, vatandaşların kellesinin rahatlıkla kendisine teslim edilebileceğine dair fetvası çıkarmış.


GENÇ'ın Yazısı.