Aziz Kaari, Böyle dehşetengiz bir firaka yüreciğin nasıl dayandı? Seyyah-ı derviş namıyla maruf, meşhur ve mezkur bir şeyh-ül muharrir, seyfül kalem ve’l hokka, ya’ni fakir-i pür taksirin bu kadar sükutu nasıl ihtiyar eylediğini hiç teemmül itmedin mi? Vakıa, bizce malum bir hikmete binaen terk-i tahrir iderken ve dahi kuşe-i uzleti ihtiyar iderken, fena-i mevcudiyetimizin ne azim bir tahribatı tekaddüm edeceğini biz dahi tahmin idemezdik. Binaenaleyh mazur ve magfursun.

İmdi avdet ettiğimiz şu minvalde tarassut-u acizanemle müşahade ettiğimiz odur kim meydan mütegallibeye ve cebbariyeye kalmış. Mevcudiyetimizin bittabi bir netayicinden olmak üzere gaibiyyetleri ile maruf bir kısım mihrak zuhur-u müfsidaneleri ile başköşeye kurulmuşlar. Olmamış azizim, olmamış. Bu bedbahtlar, ism-i malumları ve cismi mülevvesleri ile hayırhah ve faziletpenah ne varsa onun yerine ikame olunmuşlar. Ciddi manada inkisara uğradım.

Vakıa bu minvalde iken, sükut-u iztiraririmize berdevam etmek, fakir-i tarafanemize terettüp eden azim mesuliyete ayn-ı nacizanemizi kapatmak olurdu, kim bize yakışmazdı. Hele kim üçüncü sayfada arifane, edebane ve dahi muzibane tebessüm etmekte bir hayli mesai sarf ettiği malum, maamafih meşkuk bir sırıtıştan maada bir amele muvaffak olamamasıyla talihsiz, “editör” namıyla maruf şahsın “Efendim, kalem-i mübarekenizin bundan gerü sukutu, irade-i tarafanenize tevcih edilecek bir mesele olmaktan çıkmıştır. Millet sizden vazife intizar etmektedir” şeküllü niyazı da buna ilave olundukta vakt-i zamanımızın mürur ettiğine iyice kani oldum. Bu nokta mühimdir aziz kaari. Mislüne tesadüf edemeyeceğin bu fakir gibi eşhas şu taraflarıyla nadirat-i ricaldendirler kim ancak davet ve talep ile iş yaparlar.

Hasılı, burada arz-ı endam etmeye ve dahi hizmet-i kalemiyeme bu sahifede berdevam etmeye karar verdim. Sevin ey ehl-i vatan ve kork ey meydanı boş bulan bedbaht!


GENÇ'ın Yazısı.