Galiya Serikkyzy

Türkçeyi yeni öğrenmeye başladığımda, beni yerli gazete okumaya iten başlıca neden spor manşetleriydi desem yanılmış olmam. Oynanan maçı ertesi gün gazeteler manşete nasıl taşır, bütün taraftar gibi ben de en çok bunu merak ederdim. Ayrı bir yetenek, bilgi birikimi ve espri yapma becerisi gerektiren manşet atma sanatında Türk spor gazetelerinin öncü olduğunu düşünenlerdenim. Sporun gerilime, rekâbete ve gâlibiyete dayanan karakteristik yapısının basın dilini de etkilediği, retoriğini kendi mizâcına uygun şekillendirdiği bir gerçektir. Gazetelerin spor servisi de bundan hareketle verdiği deyimlerle, eğretilemelerle, kâfiyelerle, ses tekrarlarıyla, metaforlarla okuyucuyu etkilemeyi her zaman başarır. Futbolcuların ismine, kulübün simgesine veya olaya kelime oyunlarıyla; şarkı-türkü, marş, mitolojik öğeler, film ve reklamlara, karşılaşmaların yapıldığı mekânlara; geleneğe, kitaba, olaya gönderme yaparak güçlü bir metinler arasılık ile her zaman manşet temin edecek malzeme bulmuştur.

Bursaspor’un Gençlerbirliğine 4-0 yenilmesinden sonra Fanatik’in attığı ‘Bursaspor’a Gençlik aşısı’’(01.10.2011) başlığı, millî maç için antrenmanı bırakıp ülkesine giden Quaresma için Fotomaç’ın attığı ‘‘Kaptan gemiyi terk etti’’(03.10.2011) başlığı, Doktor Necmettin Seyhoğlu stadında 6.deplâsman maçını da alamayan Beşiktaş için Fotomaç’ın attığı ‘‘Kartal’a Doktor da çare bulamadı’’(17.03.2013) manşeti, ‘‘Küme düştü’’ gözüyle bakılan Samsunspor’a yenilerek 3 puan ısmarlayan Beşiktaş için Fanatik’in attığı ‘‘Hani düşenin dostu olmazdı?’’(2.04.2012) manşetleri yukarıda söylediklerimizin delili diyebiliriz. Bunun gibi örnekler saymakla bitmez. Bu bakımdan Türk gazeteleri takdire şâyândır.

Yeri gelmişken spor basınındaki, spor sayfalarının eksiklerine de değinmekte fayda vardır. Derbilerden veya milli karşılaşmadan önce Türk basınının milliyetçilik, militaristik, cinsellik ve argo içeren manşetler atmasının futbolda ki şiddeti kışkırttığını söylemek mümkündür. Karşı tarafı yenilmesi gereken mutlak bir düşman olarak göstermesi, maçın savaşa, futbolcuların ise askerlere benzetilmesi sporun asıl amacına, doğasına aykırıdır. Basın dilinin kullandığı bu üslûp, asıl esprisi barış, kardeşlik ve eğlenceye dayanan spor aktivitesini bir meydan muharebesine dönüştürmektedir. Trabzonspor’un yoğun mesâisini Fanatik’in ‘‘Ölüm virajı’’(9.10.2011) olarak başlığa taşıması, aynı gazetenin geçen seneki Play off için Alex’in konuşmasını ‘‘Kalbi olan izlemesin’’(6.04.2012) başlığıyla vermesi yukarıda söylediklerimizin delili olacak niteliktedir.

Toplumu eğitmek ve manipüle etmek basının temel sorumluluklarından biridir. Bu nedenle spor basınının taraftarlar arasında yaşanan şiddete çözüm yolları aramaktan önce kendi dil, biçim ve ifâde mâhiyetine özeleştiride bulunmaları gerekmektedir. 


GENÇ'ın Yazısı.