Ayhan Işık

Bulunduğum ilde Anadolu İmam Hatip Lisesi dokuzuncu sınıfında – ben de aynı sınıfta veliyim- yaşanan bir olay üzerine bu yazıyı kaleme almak, ilgililere bazı hatırlatmaları yapmak şart oldu.

Yaşanan hadise geçekten de oldukça çirkin ve öğrenciyi okuldan uzaklaştırmaya gerekçe olacak nitelikte bir olay. Olayın ne olduğunun hiç önemi yok. Varsayalım ki bu okula sarhoş gelme olsun. Yada devlet malına zarar verme, kumar oynatma, ders işleyişini engelleme, milli ve manevi değerleri aşağılama, siyasi-ırkçı propaganda yapma ya da ne bileyim silah bulundurma, çete üyelerine yardım ve yataklık yapma gibi gerekçelerinin tümü birden işlenmiş, gerçekleştirilmiş olsun. Bir okulda bunlardan herhangi birini yapan öğrenci okuldan atılır. Hatta atılmaması anormal olur. Nitekim söz konusu okulda da olay sonrası hareket tarzının bu yönde gelişeceğine dair gelişmeler olunca çok rahatsız oldum.

Bazı ders öğretmenlerin,  bir kaç kişinin sebep olduğu bu olaydan dolayı bütün sınıfı sorumlu tutmaları ve olay ile uzaktan yakından hiç ilgisi olmayan diğer öğrencileri de kapsayacak şekilde, din, ahlak, namus dersi vermeleri ve hele hele beddua ve lanet okumaları bana geldiğimiz noktadaki zavallılığın boyutunu gösterdi. Bu ve benzeri disiplin hadiseleri ile memleketin her hangi bir yerindeki herhangi bir okulda karşılaşmak pekâlâ mümkündür.

Böyle durumlarda hiç bir imam hatip kültürüne aşağılama, öteleme, örgün hayatın dışına çıkarma yakışmaz. Bir başka yaklaşımla meseleyi bir de şöyle izah etmeye çalışayım. Bu okulların idarecileri ve öğretmenleri kendilerine emanet edilen yavruların, niye kendilerine emanet edildiğinin farkına varamadılar ise ben bunu anlamakta sıkıntı yaşarım. Yargılarım. Kınarım. Ayıplarım. Kendilerine teslim edilen öğrenciler edep, terbiye, ideal, başarı, noktasında dört dörtlük olsalar idi onlara gerekli her türlü eğitimi şu cahil kafam ile ben bile verebilirdim. Hazırbulunmuşluk seviyeleri tavan yapan öğrenci gurubu ile kim olsa sonuç alır. Bu beklenti diğer tüm okullarda en üst seviyede bulunabilir. İmamhatipler ise toplumun en sıkıntılı, en yoz, en cahil, en sorunlu guruplarına talip olmalıdırlar ki başkalarının zayi ettiklerini yeniden topluma yararlı hale getirebilsin. Bu topluma kazandırabilsin.

Her okul öğrenci atabilir. Bu yetkiyi kullanabilir. Ancak imam hatipler okuldan öğrenci atamazlar. Atmamalılar. Bu konuda bu dinin emirlerine uygun bir misyon geliştirip diğer okullara örnek teşkil etmeli, önderlik yapmalılar. Toplumun dışladığı en sorunlu kesime talip olmalı, kimsenin baş edemediği edepsizlikler karşı gereken Peygamber duruşunu göstermeli, bu vatanın en zavallı, en düşkünlerine el uzatıp sabırla gereken eğitimi vermeli, o yaralı gönülleri onarmalı, tamir etmeli yeniden topluma kazandırmalılar. Yoksa bugün dışlayıp ittikleri öğrenciler yarın karşımıza yeni bir terörist başı, örgüt üyesi, çete lideri, uyuşturucu müptelası, hırsız, cani, olarak çıkarlarsa bunun vebali kimlerin üzerine kalacaktır.

Benim talebemde, elin Alman’ı, İngiliz’i, Yahudi’si, Hristiyan’ı kadar kıymetlidir. Akıllıdır. Zekidir. Üzerinde çalışılmaya, emek harcanmaya, değerdir.Bu millet yeterince zulüm görmüş, ölmüş, öldürülmüş, katledilmiş, arkasından hançerlenmiş, iç ve dış unsurlardan kaynaklanan sebeplerle her türlü sıkıntıyı yaşamış, çileyi çekmiştir. Daha zayi edilecek, hiç bir meteliği kalmamıştır ki evlatları asla...

Bu çocuklarımızı başta ana babaları olmak üzere öğretmenler, çevre, sistem ve bizler bu hale getirdik. Bu konuda sadece ana babaları suçlamak da çok ciddi bir hata olur. Birilerinin oynadığı oyunların sonucunu bugün hepbirlikte cehalet olarak yaşıyoruz. Burada yapılması gereken bu çocuklarımızı dışlamak değildir. Edepsiz, terbiyesiz, ahlaksız, arsız, hırsız diye suçlama lüksümüz yoktur. Sonuçta bunlar daha henüz küçücük çocuklardır. Onları bu hale getiren bu toplum, yaptığı hatayı telafi etmeyi de başarabilmelidir. Bunun yolu yürekten, sevgiden, şefkatten ve imandan geçer. İtmekten, lanetten, hakaretten değil. Gidin bulun o çocukları, sarılın babalarının analarının ellerine, kucaklayın tekrar basın bağrınıza. Alın gelin, getirin ait oldukları eğitim yuvalarına, sarın, sarmalayın gönülleyin. Yalvarın, yakarın, özür dileyin. Ama “biz imam hatipten kovulduk” dedirtmeyin. Çünkü camiden kovmaktan daha kötüdür, külfetlidir, ağır vebaldir, imam hatipten kovmak. Sonra Allah’ın huzuruna nasıl çıkarız o çocukları geri kazanamazsak. Ya Rabbimizin huzurundan bizler de kovulursak.

Yüzyıllardan beridir bu milletin, kalplerinden bu imanın sökülüp atılması, olmaz ise lekelenmesi, tahrif edilmesi, deforme edilmesi, horlanması, dışlanması, unutturulması, aşağılanması adına yapılmadık faaliyet, çevrilmedik dümen, kurulmadık tezgâh, oynanmadık oyun, komplo, tuzak, hile, kalmamıştır.  Tarih boyunca bu toplumu bugün bulunduğumuz noktada görmek için yapılan bütün gayret ve çalışmaların toplamı, ortaya dökülse ne okyanuslara sığar ne de toprak kabul eder. Buna rağmen, sahibi tarafından muhafaza edilen ve kıyamete kadar da muhafaza edileceği beyan olunan bu dinden en ufak bir parça koparılamamıştır. Koparılamayacaktır.

Yapılan bütün faaliyetlerde en acıtıcı taraf, “Benim ninem de namaz kılardı, başörtü takardı.” söylemleri ile nenesinin, dedesinin imanından kendisine pay çıkarmaya çalıştıktan sonra her türlü edepsizlikle hücuma gecen güruhun bu dinin mensubu olduklarını iddia etmeleridir.

Onlara göre din eskimiştir. Ve acil reform yapılmalı, güncellenmeli, yeniden yazılmalıdır. Kim tarafından? Bir avuç kendini özel Müslüman statüsüne koyan ve bu yetkiyi nerden aldığı belli olmayan ‘aşağıların en aşağısına itilmiş’ bu güruh tarafından. Esas zavallılık ta bu tür söylemlerde doğruluk payı bulan ve alkış tutan büyük bir taraftar kitlesinin de maalesef bu toplum içerisinden çıkmış olmasıdır.

Bu gün birçok çevrenin bu kadar imam hatip okuluna ihtiyaç varmı? Bu kadar imam lazım mı? Diye niyetli yaklaşım ve tuzaklanmış sorulara vereceğim cevap tektir ve nettir. Hayır. Bu kadar imama da imam hatip lisesine de ihtiyaç yoktur. Daha fazlasına, en fazlasına, her şeyden fazlasına ihtiyaç vardır. Bizler çocuklarımızı imam olsunlar diye o okullara göndermedik. Bizler çocuklarımızı imamdan öte olsunlar diye gönderdik. Dinlerini öğrensinler, edeplerini öğrensinler, hadlerini ve sınırlarını öğrensinler, en başta kendilerine, ailelerine, çevrelerine ve vatanına milletine faydaları olsun diye gönderdik. O yüzden herkesin dinini en iyi şekilde öğrenmesi ve yaşaması için gerekli olan en profesyonel eğitimi almalarına şiddetle ihtiyaç vardır.

Birazcık da olsa soluklandığımız şu dönemde artık  mola vakti bitmelidir. Şimdi doğrulma, ayağa kalkma ve yürüyüşe geçme vaktidir. Aksi halde nerede ise bir kaç yüzyıldır süren bu din düşmanlığının sonunda kalenin düşmek üzere olduğunu fark etmemiz gerekir.

Bugün toplumda yaşanan bütün sosyal faciaların, töre cinayetlerinin, kadına karşı şiddetin, terörün,ekonomik zayıflığın, bir türlü gelişmeyen teknolojimizin, bitirilemeyen ve işe yaramayan yatırımların, boşa çekilen küreklerin, telef edilen canların, trafik terörünün, uyuşturucu müptelalığının, boşanmaların, velhasıl bütün toplumsal hastalıkların temelinde dininden koparılmış bir nesil yatmaktadır.

Yerlerde sürünen din eğitiminin, imajı nerede ise sıfırlanmış ‘imamlık’ gibi bir makamın, eğitimini aldırmak üzere çocuklarımızı ikna etmek hiç te kolay olmadı elbette tercih sürecinde. Toplumda oluşan nahoş ‘imam’ algısı nedeni ile çocuklarımızı bu okullara ikna etmekte hakikaten zorlandık. Çocuğumuz her okula gidebilirdi. Bir erkek olarak sağlık meslek liselerinin hemşirelik kısmına bile itiraz etmez iken imam hatip deyince suratı asılıyordu. Bütün bunlara rağmen çok şükür sonunda nasip oldu ve imam hatipli yaptık.

Başlangıçta hem bizim hem de çocuklarımızın çok yüksek beklentileri sanki bir ara ümitverir gibiydi. Yaptığımız tercihten dolayı hiç bir zaman bir memnuniyetsizlik, pişmanlık duymadık. Serzenişimiz şikâyetimizden değildir. Zamanla gördük ki imam hatip potansiyeli bizim beklentilerimizin çok gerisinde kalmış. Geçen süreç içerisinde imam hatip kadrosu aşındırılmış. İdealleri kaybolmuş. İhtiyaçlara cevap veremez, hale gelmiş. Yaklaşık on yıldır hırpalana hırpalana, çekirge istilasına uğramış başak tarlalarına dönmüşler. Ben bunun biraz da hazırlıksız yakalanmış olmalarına bağlıyorum. Bir zamanlar Türkiye’nin en iyilerini, birincilerini çıkaran, muazzam gurur tabloları çizen bu kadrolar, ümit ediyorum en kısa sürede tekrar eski coşkularını yakalayacaklar, ve yerlerde sürünen imajlarını hak ettiği noktaya taşıyacaklardır.

Yoksa ben çocuğumun din eğitimi ihtiyacı bu kurumlardan sağlayamayacak isem onu niye imam hatipli yapayım ki. Benim ve bu milletin ihtiyacını görmekten bu kadar mı acizler. Benim öğrencim diğer herhangi bir liseye giden öğrenciden farksız başladı o okula ve beraberinde getirdi ne kadar eksiği, hatası, cehaleti varsa. Okula başladığı gibi mezun olması asla hiç kimsenin tercih edeceği bir durum değildir.

İmamhatipli demek benim için ekmekten ve sudan önce gelir. Buradaki beklentim günü kurtarmaktan ibaret değildir. Sadece dünyamı, ahiretimi kurtarmak da değildir maksadım. Dinimi kurtarmak gibi, dünyayı kurtarmak gibi, insanlığı kurtarmak gibi, çok ulvi bir amaçla öğrencimi sizlere teslim ettim. Öğrencimin ders etkinliklerine, okul performansına, yürüyüşüne, öğretmen ve okul idaresi yaklaşımlarına, öğretmen tepkilerine baktığım zaman diğer okullardakilerden çok farklı tutum ve yaklaşım bekliyorum. Ben değil bu toplum bunu hak ediyor artık.

Tertemiz kız gibi yetiştirdiğim evladımı sadece size teslim etmedim. Şahsınızda dinime, Resul’üme, Kitap’ıma, Allah’ıma teslim ettim. O halde sizlerden de. Kuran ahlakını, Peygamber sabrını, Müslüman hayatımı geri istiyorum.


GENÇ'ın Yazısı.