Harçlık Pazarı-2010 adıyla bir gençlik araştırması yapıldı geçenlerde; medya nedense çok ilgilenmedi. 4500 çalışan, üniversiteli ve liseli gençle görüşülmüş ve  önemli sonuçlara ulaşılmış. Gençlerin bir tüketim objesi olarak değerlerinin ne olduğu görmek isteyenler bu araştırmaya baksınlar. Tabii bir “değer” ödemek şartıyla…

Profesyonel ajanslar, son model pazarlama tekniklerini kullanarak gençleri niye anlamaya çalışsın ki? Çok basit bir şey için: Neyi,  nasıl ve ne kadar satabiliriz? Gençlerin değeri de ne kadar tükettikleriyle doğru orantılı. Ama gençlik bir geçiş devresi olduğu için özellikle önemli, çünkü “eğitilmeleri” gerekiyor. Muhtemelen bundandır ki gençlere yönelik mal ve hizmetler moda, cinsellik ve eğlence üçgenine sıkışmış durumda.

Araştırmaya göre üniversitelerin harçlık pazarı büyüklüğü yaklaşık 20 milyar TL imiş. Liseler yaklaşık 11 milyar TL, çalışan gençler  ise 50 milyar TL’lik bir harçlık gelirine sahiplermiş. Toplamda 80 milyar TL’lik bir pazar söz konusu yani. Birkaç milyon doları gözden  çıkarmaya değer bir pazar… Kaldı ki Türkiye gibi 30 milyon gencin yaşadığı bir ülkeden bahsediyoruz. Önümüzdeki 30 seneyi “garanti” altına almak bu 30 milyonun ne yeyip, ne içtiğini ve nasıl yaşadığını belirlemekten geçiyor.

Şimdi buradan çıkarılacak derse gelelim…

Elin oğlu daha çok satmak ve sonrasında daha, daha çok satmak, sonrasında daha üssü daha fazla çok satmak için araştırma  teknikleri icat eder, bunlarla piyasanın nabzını tutar, insanları “niş”lerle tanımlar, oturduğu mekana, semte göre göndereceği broşürü bile farklılaştırır ve bütün bunları da, evet tekrar olacak ama olsun, sadece ve sadece daha çok satmak adına yaparken, biz gençlere  ulaşmak için dava dertlisi ağabeylerinden öğrendiğimiz deneme yanılma tekniklerinin üstüne ne koyabildik?

Elin oğlu 30 milyon gencin 30 senesini iç etmek için milyon dolarları gözden çıkarırken biz onların iki dünyadaki kurtuluşlarını temin  için hangi “bilimsel” çalışma, hangi araştırma tekniği ve hangi “pazar” araştırmasını yaptık ya da yaptırdık?

Elin oğlu hangi “tip” ve hangi “trip”lerle hangi hayat tarzlarını pazarlayacağını düşünür, taşınır, kurgular ve yatak odalarını aşıp  hayallerin ve rüyaların içerisine dalma planları yaparken, biz hangi “tip”leri örnek model olarak takdim edebildik, hangi “trip”lerle  sözümüzü dinlenir kıldık ve hangi hayallere talip olduk?

Ne yaptık, bilen varsa söylesin. Efendim? “Maşaallah çok istidatlı gençler var hocam, ellerinden tutmak lazım…”

“İnşaallah hocam, inşaallah…”


Mehmet Köprülü'ın Yazısı.