Gecenin ışıklı caddeleri arasından geçerken seni düşündüm Azize. Karanlığın sarıp bürüdüğü anlar gibi geçiyorsun içim(iz)den. Her zamanki gibi kelimeleri seçerek konuşuyor gibisin. Gel, biz de yola düşelim. Yürüdükçe senin ayaklarına, benim bakışıma can gelsin. O ayaklar hiç mi yorulmaz, hiç mi yabancılamaz bu yürekleri?

Bir çiçek koparılsa, bir çiçek bırakılsa. Yakışsa bırakılan yere. Sen uykusuzluğa bu kadar yakışırsın. Sen iyi bir el yazısı gibi satırlara, sen kurumuş bir menekşe gibi kitap sayfalarına, sen bir çocuğun el uzatmasındaki gibi annesine yakışırsın. Sen cevap veremediğim her telefona parmaklarını uzatansın Azize. Kapatma, dokunma, kıyma bırak çalsın.

Nereye kadardı Azize?


Rabia Gülcan Kardaş'ın Yazısı.