Seçilmeden Seçemezsin
Meşru dairede hangi işi yaparsan yap, sahip olman gereken iki özellik bellidir. Hazreti Musa gibi hem işinin ehli bir uzman olacak, hem de emniyet, sadakat ve dürüstlük vasıflarınla fark edileceksin. Eğer bu iki özelliği eş zamanlı geliştirebilir ve biraz da sabredebilirsen zamanla hem hafîz hem de alîm olur, Hazreti Yusuf gibi istediğin işe talip olacak bir kıvama gelirsin. Kavî ve emin olanı tez zamanda hafîz ve alîm yaparlar. Sen yeter ki hep seçilecek kıvamda ol, bir gün seçecek zamana da erişirsin.
Musa aleyhisselam, Firavun’un düşmanlığından kurtulmak için Medyen’e gittiğinde halk sürülerini suluyordu. Kalabalığa karışmayıp kenarda koyunlarıyla bekleyen iki hanım, Musa aleyhisselam’ın dikkatini çekti. Onlara neden kenarda beklediklerini sordu. Hanımlar, erkekler arasına karışmak istemediklerini söylediler. Babaları yaşlı ve halsiz olduğu için koyunlara kendileri bakmak zorundaydılar. Hazreti Musa aç ve yorgun olmasına rağmen kuyudan su çekerek onların hayvanlarını suladı. Hanımlar işlerini çabuk bitirmiş olmanın sevinci ile teşekkür ederek ayrıldılar. Eve geldiklerinde babaları Hazreti Şuayb kızları Safura ile Süfeyra’ya neden erken döndüklerini sordu. Kızlar, daha önce o civarda görmedikleri iyi bir insanın kendilerine yardım ettiğini söylediler. Sonra, “iki kızdan birisi, ‘Babacığım! O’nu ücretle (çoban) tut! Çünkü ücretle istihdam edeceğin en iyi kimse, güçlü ve güvenilir olandır’ dedi.” (Kasas, 26)
Ayet, adam seçeceklere iki önemli vasıftan bahsediyor. Güçlü ve güvenilir ya da ifade edildiği şekliyle “kavî” ve “emin” olmak şeklindeki iki vasıf… Not edelim.
***
Yusuf aleyhisselam zindana atıldığında iki kader arkadaşının rüyalarını tabir etmişti. Zindandan çıkarak itibarlı bir devlet görevlisi haline gelen arkadaşlarından bir tanesi yıllar sonra Hazreti Yusuf’u hatırladı ve Mısır Meliki’nin görüp de yorumlayamadığı bir rüya konusunda ondan yardım istedi. Yusuf aleyhisselam Melik’in rüyasını tabir etti. Tabiri çok beğenen Melik Hazreti Yusuf’u yanına çağırdı ve rüyasına ilişkin nasıl bir tedbir almak gerektiğini sordu. Yusuf aleyhisselam bolluk yıllarında çok ekin ekerek stok yapmak gerektiğini, o stok ile hem ihtiyaçların karşılanabileceğini hem de ihracat yapılabileceğini söyledi. Melik bunu kimin yapması gerektiğini de sorunca ona şu cevabı verdi: “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendirin, çünkü ben (onları) çok iyi korurum ve bu işleri iyi bilirim.” (Yusuf, 55)
Ayet, iş seçeceklere iki önemli vasıftan bahsediyor. Koruyucu ve bilgili ya da ifade edildiği şekliyle “hafîz” ve “alîm” olmak şeklindeki iki vasıf… Bunu da not edelim.
***
Hazreti Şuayb’ın kızı Safura’nın Musa aleyhisselam’ı tarif ettiği iki özellik, kavî ve emin olmak adam seçme ve yerleştirme işinde gözetilecek iki altın ölçüyü göstermektedir. Adam seçenler kavî ve emin adam aramalıdırlar. Kavî olmak; işini iyi bilmek, uzman olmak, teknik tabiri ile işin gerektirdiği nitelik ve yetkinliklere sahip olmak anlamına gelir. Emin olmak ise dürüstlük, güvenilirlik ve yine teknik tabiri ile işin gerektirdiği kişilik ve karakter özelliklerine sahip olmak demektir. İlki işinin ehli olmayı, ikincisi emanet tevdi edilecek bir dürüstlüğe sahip olmayı anlatır.
Ehliyet ve emniyet diye hülasa edebileceğimiz bu iki vasıftan hangisi daha önemlidir? Bu iki vasıf eskimez tabiri ile birbirlerinin lâzım-ı gayr-ı müfârıkı yani olmazsa olmazıdır. Dolayısıyla aralarında bir tercih yapmak doğru olmaz. Ama yine de bir tercih yapılacaksa ayetin ilk zikrettiği niteliğe dikkat etmek gerekir. Ayet, kavi olmayı emin olmaktan önce zikretmektedir. Bu anlamda dürüst olmayan uzman mı, uzman olmayan dürüst mü sorusunun cevabı iş öncelikli verilir ve ilk niteliğe sahip olan kişi tercih edilir. Ama olması gereken, ayetin bize beraber zikrettiği iki niteliğin birlikte olmasıdır, o da “dürüst uzman”dır.
Hazreti Yusuf’un kendi vasıflarını ifade sadedinde söylediği iki özellik, yani hafîz ve alîm olmak ise herhangi bir işe, makama ya da pozisyona talip olanın sahip olması gereken özellikleri gösterir. İş seçenler ancak hafîz ve alîmlerse böyle bir talebi dillendirmelidirler. Hazreti Yusuf’un örneğinde hafîz olmak, hazinelerin başına geçmek için gereken en önemli özelliktir. Hafîz olmak, sadece emniyeti gözeten değil ehliyete sahip olan anlamına da gelir.
Hafîz; koruyan, muhafaza eden, işlere detaylarına kadar vukuf olan ve farklı kavramlar ya da varlıklar arasındaki ahenk ve insicamın bozulmadan muhafazasını temin eden demektir. Hazineyi korumak, hem güvenliği sağlamak hem de içini boşaltmamak, aktif ve pasifler arasındaki dengeyi temin etmektir. Bu sadece bekçilik ya da muhafızlık yaparak olmaz; modern tabiri ile finans yönetimi gerektirir. Maddi varlıkların yönetimi, o varlıktan gayrimeşru menfaat elde etmemenin ötesinde kıymetini artırmak, kriz ve darlık zamanlarında bu kıymeti korumak şeklinde gerçekleşen bir süreçtir. Bu ise finans, maliye ve muhasebe bilgisi ile olur. İşte Yusuf aleyhisselam’ın ayette zikrettiği ikinci özellik, yani alîm olmak ise buna işaret eder.
Alîm, bilen demektir; Hz. Yusuf, hazinenin giriş ve çıkışlarını kontrol etme yolları dâhil, onun kıymetinin düşmemesi ve değerini muhafaza etmesi noktasındaki yönetim sürecini ve tasarruf tedbirlerini bilen bir uzmandı. Birbirlerinin lâzım-ı gayr-ı müfârıkı olan hafîz ve alîm kavramlarına sahipti ki bu kavramlar emanet tevdi edilecek insanın sahip olması gereken dirayet, güvenilirlik, öngörü ve iş bilirlik niteliklerini kısa ve özlü şekilde ifade etmektedir.
Hazreti Yusuf’un hazinelerin idaresine talip olması, sahip olduğu niteliklerin bir sonucuydu. Hafîz ve alîm olmak, işin gerektirdiği riski görme, onu ölçme ve buna göre bir faaliyet planlaması yapabilme becerisini de içeriyordu. Yusuf aleyhisselam maddi varlıkların yönetimini içeren bir risk almıştı, evet. Ancak bu risk ölçülebilir bir riskti. Nitelikleri ve öngörüleri ile yönetime sunduğu yol haritası aslında o riski en aza indirgeyen bir tür acil eylem planıydı. Hafîz ve alîm olduğu için süreci önü ve arkası ile görmüş, bu süreci idare edebilecek bir vasıfta olduğu için “bana hazinelerin idaresini verin” diyebilmişti. Hafîz ve alîm olmak, süreci görmeyi, sürece ilişkin bir yol haritası çizmeyi, çizilen yol haritasını uygulayacak bir ehliyete sahip olmayı ve nihayet risk alarak süreç yönetimine talip olmayı gerektiren niteliklerdi çünkü…
İmdi, çağın en gösterişli putu karşısında–ki kariyer putudur- gözlerin kamaşmış ve önünü göremez hale düşmüşsen güzel kardeşim, sana düşen bu iki peygamberin şahsında ortaya konan dört özelliği gözeterek yola düşmektir. Meşru dairede hangi işi yaparsan yap, sahip olman gereken iki özellik bellidir. Hazreti Musa gibi hem işinin ehli bir uzman olacak, hem de emniyet, sadakat ve dürüstlük vasıflarınla fark edileceksin. Eğer bu iki özelliği eş zamanlı geliştirebilir ve biraz da sabredebilirsen zamanla hem hafîz hem de alîm olur, Hazreti Yusuf gibi istediğin işe talip olacak bir kıvama gelirsin. Kavî ve emin olanı tez zamanda hafîz ve alîm yaparlar. Sen yeter ki hep seçilecek kıvamda ol, bir gün seçecek zamana da erişirsin.
Seçilmeden seçemezsin.
Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.