Mehmet Emin Kul

31 ocak 2006 yılın son Kurban Bayramı`nın ilk günü; bir elinde boş bir kızak diğer elinde hediye dolu çuval, kırmızı kukuletalı cübbesiyle göbeğine kadar beyaz sakallı şişman bir adam telaş içinde şehrin ortasındaki saat kulesinin çevresinde “Ho ho ho...” diye bağırarak koşuşturmaktadır. Şaşkın biçimde onu izleyen şehir sakinlerinden biri dayanamaz, onu durdurur ve sorar:

—Hayrola hemşerim n`örüyon? Keçileri mi kaçırdın?

-Hayır ren geyiklerimi kaçırdım.

—Vah vah kurban için mi almıştın onları?

-Ne kurbanı yahu onlar kızağımı çekiyordu. Tuvalete girdim, çıkınca yok oldular. Onları dinleyen boyacı çocuk hemen atılır:

—Koca koca boynuzları var mıydı onların?

-Vardı ya gördün mü sen? diye sordu şişman yabancı

—Evet pastırma fabrikasının kamyonu onları aldı götürdü. Dedi küçük çocuk.

-Eyvah ne yapıcam şimdi ben dedi garip giysili sakallı. Baştaki meraklı adam atıldı

—Üzülme hacı baba cana gelmesin! -Yahu ben hacı baba değil noel babayım.

--- Neyse Rabbim haccı da nasib itsin sana.

-Kardeşim ben papazım.

---Aboo! Essah mı diyo`n? Niy arıyo`n mübarek gün bur`da.

-İşte mübarek Noel günü diye buradayım.

—Noel mi? Ne olaki bu Noel?

-Biz her sene bu zamanlarda ortaya çıkar, küçük çocuklara kendimizi sevdirmek için hediyeler dağıtırız.

—Amanın Müslüman evladı papazı mı sevecek?

-Ho! Pardon he.

—Be goca papaz! Utanmıyo musun sabi sübyanı gandırmaya incik boncukla?

-Anlaşıldı. Burada bize ekmek yok. Geyikler de gitti zaten.

---Bırak geyik muhabbetini. Bak Erciyes`in havasını alınca kafan nasıl çalıştı. Gel gidelim Ulu Cami`ye. Ben öğleni kılıyım sen de huzur duruşu yap da boş dönme buradan.

-Bi` daha bu memlekete gelirsem gavur oluyum.

—Beter ol!


GENÇ'ın Yazısı.