Bir Hamd Damlası İçin...
Seattle (ABD)’dan Dr. Barış Korkmaz “Adını sanını bilmediğiniz yerlerden ses gelmeye devam edecek” diye yazdığında ne kadar da haklıymış! Gerçekten adını, sanını bilmediğimiz yerlerden sesler gelmeye başladı. Bizimkine benzer. Aynı şarkı ile, aynı nağme ile titrediğini hissettiğimiz sesler bunlar. “İşte bizim gibi bu”, “işte biz bunun gibiyiz” dediğimiz. Bunlardan bir kısmını Okuyucudan köşemizde yayınlıyoruz. Coşkuları, sevinçleri, heyecanları aşina “GENÇ”ler ne kadar çokmuş! Demek ki bir adım atmak gerekiyormuş. Sadece bir küçücük adım… Atıldı o adım. Yürümeye başladık. Her sayıda hızlanarak devam edecek yürüyüşümüz. Dualarla, samimi niyetlerle ve candan temennilerle hızımıza hız katacağız.
Hızlanarak yürümeye mecburuz çünkü. Adımlarımızı bir öncekinden daha büyük atmamız, seslerimizi her geçen gün gürleştirmemiz lazım. Adımlarımızı ufkumuzun ötesine atamazsak, seslerimizi sesler arasında seçilir kılamazsak… Yok, bunun telaffuzu bile doğru değil. Söz tohumsa burada durmalı. Güzel söylemeli, güzel işitmeli. Güzeli anmalı, güzel anılmalı. Seslerimiz güzel olmalı ve çoğalmalı. Şu kadar gürültünün arasında kendine yol bulmalı. Kendisininkinden gayrı alemlere sağır kulakları zorlamalı. Kulaklardan kalbe akmalı. Kalpleri diriltmeli.
Evet, seslerimiz kalplerin dirilişine götürmeli. Biz ne kadar gayret
Biz ne kadar gayret gösterirsek, bu süreç o kadar hızlı gelişecek. Biz? Sen demeliydim aslında. Bu satırların muhatabı: Sen.
Sen ne kadar gayret gösterir, ne kadar dertlenir ve ne kadar fedakarlık yaparsan, adımını ufkunun ötesine o kadar çabuk atabilecek ve seslerini tüm seslerin arasından o kadar çabuk bir zamanda seçilir ve dinlenir kılabileceksin. Düğüm sende.
Sadece düğüm mü? Baştan beri aynı şeyi vurguluyoruz: Dert de sen de, deva da… O yüzden derdimiz kendimizle dedik. Bencillik değil bu. Başkalarının dertlerine gözünü kapatmak değil bu. Aksine başkalarının derdine deva olmak isteyenin yapması gereken bu. Kendini dert edinen insan, insanlığı dert edinmiş demektir. Bu kahramanlığı gösterebileni, alırlar, onun bunun değil, insanların en seçkinlerinin önüne koyarlar. Yürüsün de, alem yürüsün arkasından diye… Ufuk budur. Bu kadar basittir bu iş ve fakat bu kadar da yüce…
***
Zaman zaman soruluyor. GENÇ’te kimler yazıyor diye? Hep aynı cevabı veriyorum: Tabii kji gençler. Çıktıkları uzun ince tahrir yolculuğuna, GENÇ’le başlayan gençler bunlar… İleride adlarını herkesin duyacağı, hemen hepsi yirmili yaşlarını süren yüreği dertli gençler: Ayşegül Genç, Rabia Gülcan, Mustafa Emin Büyükcoşkun, Ali Düz, Sinan Özgenç, Harun Kırkıl, Yusuf Deren, Sümeyra Ağaoğlu, Sami Yaylalı, Ebubekir Kalkan, Eray Bayram, Murat Kaya, S. Ragıp Yazıcılar… Liste uzayıp gidiyor. Daha da uzayacak. GENÇ, kalpleriyle düşünüp kalpleriyle yazan gençleri arayıp bulacak ve takdim edecek.
***
Mart’ta, Çanakkale’de destan yazan adsız kahramanlara layık bir CD hediye ediyoruz. Bu yüzden önümüzdeki sayınızı şimdiden ayırtın. Bu tür hediyelerimiz ve sürprizlerimiz devam edecek. Bizimle beraber yürüyor olmanızın üzerimize yüklediği sorumluluğu biraz ev sahipliğine benzetiyoruz. Müslüman kalbine yakışan bir misafirperverlik yapmak istiyoruz.
Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.