Murat Kaya

Peygamber Efendimiz’in ashâbı, canlı, hareketli ve yerine göre neşeli in-sanlardı. Nerede nasıl hareket edeceklerini çok iyi bilirlerdi. Gerektiğinde espri ve şaka yaparlar, gerektiğinde de canlarını ortaya koyarlardı. Îtidal üzere dengeli bir hayat yaşar, aşırılıklardan sakınırlardı. Bekir bin Abdullâh şöyle der:

“Rasûlullâh’ın ashâbı şakalaşırlar, birbirlerine karpuz atarlardı. Ancak ö-nemli işler çıktığında da ciddîleşir ve işe dört elle sarılırlardı.” (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: 266)

Ebû Seleme bin Abdurrahmân da ashâbın hâlini şöyle tasvîr eder:

“Rasûlullâh (s.a.v)’in ashâbı çekingen ve uyuşuk değillerdi. Meclislerinde şiir okur ve câhiliyedeki hâllerinden bahsederlerdi. Fakat onlardan biri Allâh’ın dîni husûsunda bir vazîfeyle karşı karşıya kaldığında gözleri dışarı fırlayarak mecnûna dönerdi (yâni o işi son derece ciddiye alır ve dört elle sarılırdı).” (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: 555)

Sâbit bin Ubeyd ise bir misal vererek şöyle der:

“İnsanlarla oturduğu zaman Zeyd bin Sâbit’ten daha vakarlısını, evinde de ondan daha hoşsohbet birini görmedim.” (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: 286)

Ebû Bekir es-Sakafî’nin bildirdiğine göre sahâbîler biraz Kur’an biraz da şiir okurlardı. (Kettânî, II, 236) İbn-i Abbas -radıyallâhu anhumâ- talebeleriyle birlikte oturduğunda onlara bir müddet hadîs-i şerîf nakleder, sonra:

“–İştahımızı açın! Yâni lâtife yapın, şiir okuyun, muhakkak ki rûh da, bedenlerin usanması gibi usanır.” der ve Arapların darb-ı mesellerini anlatmaya başlardı. Sonra yine derse döner ve bunu ihtiyaç duydukça defalarca tekrarlardı. (Kettânî, II, 237)


GENÇ'ın Yazısı.