Mutlu Ol Kanser Olma!
Selman Sami Taşçı
Psikoloji insanın temelidir. Aslında tüm vücudumuz beynimize ve dolayısıyla psikolojimize bağlıdır. Psikolojiye önem veriyor ve bu yönde ilerleyebilmek için çalışmalarımı sürdürüyorum. Psikoloji hakkında küçük çapta araştırmalarım bulunmakla beraber yine konuya ilişkin okuduğum kaynaklar azımsanamayacak kadar mevcut. Hepsinde ayrı ayrı bilgiler bulunuyor ve bu bilgiler “Psikoloji” başlığı altında toplanıyor. Lâkin bunlara rağmen aklımda hep bir soru varlığını sürdürüyordu:
Acaba insan kendini motive ederek iyileştirebilir mi?
Bu soru zihnimde ki yerini korurken Nevzat Tarhan’ın Timaş Yayınevi’ne âit olan “Kendinizle Barışık Olmak” adlı kitabında aradığım cevaba rastladım. Sizlerle paylaşmak istedim. İşte kitapta bulduğumu düşündüğüm o cevap:
Beynimizdeki Mutluluk Hormonları
“Duyu organları vasıtasıyla aldığımız sinyalleri, beynimizin algılayıp anlamlandırdığını biliyoruz. Son yıllarda yapılan araştırmalar neticesinde beyinde neşe, sevinç, elem, keder, korku, panik, uyku, iştah, şüphecilik, kıskançlık, öfke gibi ruhsal durumların da temsil edildiği belirlendi. Öğrendiğimiz her şey, neşeli ve heyecanlı yaşantılar beynimizde protein olarak kodlanmaktadır. İstediğimiz zaman o protein şifrelerini çözerek aynı duygu ve düşünceleri hatırlayabiliriz.
İnsan beyni mükemmel ve kusursuz biyolojik bir bilgisayardır. “Nasıl düşünüyoruz?” sorusunun cevabı burada saklıdır. İnsan beyninde milyarlarca birbiri ile haberleşen hücre bizim düşünme yeteneğimizin biyolojik vasıtalarıdır.
Bir marangoz düşünün, çok iyi bir usta ama aletleri yetersiz ve arızalı. Sanatını gösteremez. İşte beynimiz de ruhumuzun bir aletidir. Ruhumuz heyecanımızı, duygularımızı, düşüncelerimizi yani kişilik özelliklerimizi beynimiz aracılığı ile ifade eder.
Sağlam Vücut Sağlam Kafada Bulunur
Çocukluğumuzda, derslerde sağlam kafanın sağlam vücutta olduğu öğrenilmişti. Bu gerçek şekil değiştirdi. Kafamız sağlam olduğunda organlarımız daha sağlıklı çalışır; tıpkı bir ülkenin hükümet merkezi iyi işlerse vilayetlerin huzurlu olması gibi. Beyinde yani merkezî hükümette kaos varsa bütün ülke, bütün organlar arızalı çalışır. İşte stresten sonra ortaya çıkan hastalıklar böyle değerlendirilmelidir.
“İyi Olacağım” Demenin Faydaları
Kansere yakalanan bir insan eğer ümitsizlik ve karamsarlık içerisinde ise beyni iyileştirici salgılar üretemez. Eğer iyileştirme beklentisi içinde ise beyni serotonin, enkefalin gibi iyileştirici salgılar üretir. Bu salgılar giderek vücudun savunma sistemini, bağışıklık dokularını kuvvetlendirir. Bu dokular da harekete geçerek hastalığı yener.
Güzel Düşünün, Beyniniz Morfin Salgılasın
Doğru ve güzel düşünmenin iyileştirici etkisine bir örnek:
Başı ağrıyan bir grup insana bildiğimiz türden bir ağrı kesici, bir başka gruba da plasebo (taklit ilaç) verildi. Plasebo ile baş ağrıları geçen insanlara, morfini engelleyen “naloksan” adında başka bir madde daha verildi. Bu madde verildikten sonra, plasebo ile geçen baş ağrıları nüksetti.
Araştırmacılar bu deneyden şöyle bir sonuç çıkardılar: Başı ağrıyan ve kendilerine gerçek ilaç yerine plasebo verilen gruptaki deneklerin, ilaç aldıklarına inanmaları vücutlarında endorfin denilen bir iç morfinin salgılanmasını sağladı. Bu madde baş ağrılarının geçmesine sebep oldu. Deney sonunda telkinin iyileşmelerdeki rolü, biyolojik bir temele dayandırılmış oldu.
Güzel görüp güzel düşünmek, başta hastalıklar olmak üzere bütün sıkıntılara iyimser bir bakış açısıyla yaklaşmak, biyolojik açıdan daha rahat ve daha sağlıklı olmamızı sağlar. Beynimizin ürettiği bu salgılar iyileşme hızının %50-50 oranında arttırır, hayattan zevk alma yolunda bize hız kazandırır.
Kimyasal İleticiler
İnsanlar iletişim içinde bulunurken birbirlerinin beyin hücreleri arasındaki ağları (network) değiştirirler. Beynimizdeki bilgi akışı ise kimyasal ve elektriksel ileti ile gerçekleşir. Ruhsal hastalıkların sebepleri olarak kimyasal ileticilerin miktarının, metabolizmaların bazen azaldığı, bazen de arttığı bilimsel araştırmalarla belirlenmiştir. Beyinde serotonin, aseltilkolin, dopamin, noradrenalin, adrenalin, GABA, glutamak gibi 70 civarında kimyasal iletici tanımlanmıştır. Bu kimyasal ileticiler aminoasitlerden yapılır. Aminoasitler Karbon (C), Hidrojan (H), Oksijen (O), Kükürt (S), ve Fosfor (P) elementlerini içerir.
Bazı kimyasal ileticilerin arızalanması sonunda ortaya çıkan hastalıklar şunlardır:
Asetilkolin: Hafıza ve öğrenmede önemli rol oynar. Alzheimer, Parkinson gibi hastalıklarda bu sistemde bozulma, yozlaşma vardır.
Dopamin: Şizofrenide bu sistemde bozulma dikkati çeker.
Noradrenalin, Adrenalin: Heyecan, korku, sıkıntı durumlarında artış gösterir. Panik hastalığı ve depresyonun bazı türlerinde rol oynar.
Serotonin: Davranış kontrolü, uyku, iştah, cinsel yaşam gibi ruh halimizin biyolojik boyutunda önemli rol oynar. Serotonin alıcılarında işlev bozukluğu olduğunda depresyon, saldırganlık,titizlik hastalığı, unutkanlık, uyuşturucu bağımlılığı, akıl hastalıkları gibi birçok sağlık problemi ortaya çıkar.
GABA: Kimyasal ileticiler arasında baskılayıcı role sahiptir. İç salgı bezlerinin düzenlenmesinde rol oynar. Epilepside, kaygı bozukluğunda, sıkıntılı ruh halinde önemli payı vardır. Diazem türü ilaçlarla bu sisteme tesir ederek sıkıntı giderilmeye çalışılır.
Kanseri Yenebilmek
B.B. 60 yaşlarında bir avukattı. Tanınmış, lider özellikleri olan güçlü kişiliği ile biliniyordu. Boğaz kanserine yakalandı. Tedaviler sonuç vermedi. Işın tedavisi için İngiltere’ye götürüldü. Ümitsiz bir vaka olarak tedavi yapılamadan geri döndü.
Oysa B. B. Kolay pes edecek biri değildi. Kendisini bırakmadı, hastalığa meydan okudu. Hayret! Tümör gerilemeye başladı, hortum çıkarıldı. Plastik damak ameliyatına karar verildi. Rahatça yiyip içebiliyordu. Aradan 2-3 yıl geçti. Hastalık tekrarladı. Bu defa kendisini yatağa bıraktı. Doktoru yataktan çıkmasını söylediği halde dinlemedi. Kısa bir süre sonra da vefat etti.
Durum araştırıldı. Sonuçta kansere yakalanan birisinin “iyileşme beklentisi” içerisine girmesinin ne derece etkili olduğu ortaya çıktı. Kısacası, içimizdeki eczane bazı kimyasal maddeler üretiyor. O kimyasal maddeler bir ilaç gibi vücudumuzun savunma ve bağışıklık sistemini harekete geçiriyor. Harekete geçen sistem, kanserli dokuyu kontrol altına alıyor ve kanser iyileşiyor.
Tıpta buna plasebo cevabı deniliyor; yani zihnin bedenle uyumlu bir şekilde çalışarak sağlığı düzeltmesi.
Bedenimizin gerçekten de birçok hastalığı iyileştirebilecek, kendimizi daha sağlıklı hissetmemizi sağlayacak birçok kimyasal maddeyi, yani ilacı üretme yetisine sahip olduğunu unutmamalıyız.”
Editör Notu: Tırnak içindeki bölüm Nevzat Tarhan’ın "Kendinizle Barışık Olmak" adlı eserinden alınmıştır.
GENÇ'ın Yazısı.