Mesele Miraç Değil Anlamadın mı? Hadi Gel!
Ayşegül Genç / Genç Haber Merkezi
Cami cemaati ile Taksim direnişçilerini Miraç Gecesinde karşı karşıya getirmeye çalışan adam bu yazıdan sen bir çık!
Bak taksimetresi doru bir at gibi çıldırmışçasına işleyen direnişçi kardeşim! Yolun sonunda tavan yapmış olan hesâbı ödemek istemeyebilirsin. Hesâbı ödememek adına taksiyi ateşe verip bunu siz istediniz diyebilirsin. Umurumda değil.
Ama umurumda olan bir şey var. Kaç gecedir farkında değilsin ama seninle birlikte ben de yoruluyorum. Bardağın dolu ve boş taraflarını algılamakta zorlandığım için bardağa bir bütün olarak bakabilme adına geceleri uyanmak zorunda hissediyorum kendimi. Ne eylemini yanında olacak kadar içselleştirebildim, ne de seni görmezden gelip yargılayacak kadar körüm. Gece seninle birlikte ben de ayaktayım. Bir Fetih suresini diğerine ekliyorum. Yanında olmayarak yanındayım.
Bu gece yine uyanık olacağım. Çünkü bu gece Miraç Gecesi. Senin arabaları yakarak aydınlattığın gecelere benzemez bu gece bilirsin. Çünkü bu gecenin aydınlanmaya cilâlanmaya ihtiyâcı yok. Bu gece Kâbe gibi âşikârdır. Gündüz dağıttığımız uzaklaştığımız hakikatler onun etrafında toplanır. Onun etrafında dönüp halka olanlar kalbine beyaz bir ihram biçerler. Bu yüzden hayatı oldu-bittiye getirmek yerine olan-biten üzerine düşünmek için idealdir bu gece. Peygambere miraç olan bu gece, içinde yüzleşme korkusunu da barındırır. Biz bu geceyi küçük bir ilâhi mahkeme olarak görürüz. Kendimizi hesâba çekeriz. Pratik yaparız, ölçüm yaparız, içimizdeki benlerle yüzleşiriz. Siz günahlarınıza örtü yapsanız da geceyi, biz günahlarımızın üzerindeki örtüyü çekip almak için kullanırız…
Bu gece belki de meydandan camiye doğru gelmelisin. Tamam ateistsen gelme ama Müslümanım diyorsan gelmelisin. Bak asıl halk orada. Akşama kadar oruç tutmuş, dili damağına yapışmış işçi orada. Gün boyu direksiyon sallamış, hasta altı değiştirmiş, kaynak çapağı ile boğuşmuş adamlar orada. Onlar senin yapacağın devrimin, yâhut başka herhangi bir sistemin, rejimin onları bu durumdan kurtarmayacağının farkındalar. Dünyadaki her sistemin bir diğerini mağdur edeceğinin farkındalar. Onlar bu yüzden tüm sistemlerin üzerinde olan ve dünyadaki tüm kusurları eksiklikleri âhiret gününde tamamlayacak olan bir tanrıya inanıyorlar. Bilirler ki kimin kalbi kırıksa Mutlak Onarıcı onun yanındadır. Bu yüzden bunca bozgunun içinde âhiret gününe inanarak en büyük devrimi onlar yapıyorlar.
Bu mütevekkil insanların içinde sanırsın ki evliyalar şehri var. Sanırsın ki şu adam gece mezarından çıkmış bir erendir ve oraya geri dönmeyi unutmuştur. Şu yaşlı amca üç yıldır eskitmeden giyebildiği hırkası ile bir menkıbeden fırlamış gibidir. Yırtık ayakkabıları ile yağmur sularını Musa’nın sandığı gibi geçer şu teyze… Yağ bağlamış vicdan çok estetik tamam ama “açlık” şık değil anlatabiliyor muyum?
Bak bunu anlamalısın. Miraç demek sen kullara, sağa sola, takılma direk O’na dön demek. Cami saflarında manipülasyon yok, fotoşop yok, aldatmaca yok. Belki bir iki kokmuş çorap ve haylaz üç beş çocuk vardır. Gel beraber diz çökelim. Orada şucu bucu yok. Orası herkesin yan yana gelip normale döndüğü yer. Potansiyel Müslüman olarak durduğu yer. Bir cennet ütopyasına kapılıp da gerçek cennetin ellerinden kaymasına izin verme.
Taksime yazdığın yazıyı gördük, seni anladık. Bundan sonra metin üzerinde kurşunlarla tashih yapma. Uçağın kaportasında açtığın her imlâ hatâsı yüzünden basınç içimizi bastırıyor. Sırtı pek karnı tok ölüler olarak bir dağın böğrüne noktasını kaybetmiş soru işaretleri şeklinde hep beraber çakılabiliriz unutma…
Gel bu gece bir araya gelelim… Önce kendimizle yüzleşelim. Kalbimiz doysun, ülkemiz bereketlensin. Gel günah işlememek için sırçalı sıpalar gibi inatlaşalım. Sabah namazlarına paçalı tavuklar gibi guruldayarak uyanalım. Gel mukaddes kitabı okurken yaralı geyikler gibi titreşelim.
Kertenkelelerin korkudan kuyruğunu bırakıp kaçması gibi biz de “rabbimizin azametini” ensemizde her hissedişimizde günahlarımızı bırakıp kaçalım. Provokatörler ters nallanmış at gibi dolanırken biz sağrısı terli, yeleleri rüzgârlı atlar gibi her dâim rıza-i ilâhi ye doğru koşalım. Gel insan-ı kâmil olmak için ölünceye kadar birlikte hayvanlar gibi çalışalım.
Bak eylem esnasında camiye de sığındın. Bu bir işaret olamaz mı? Benim en fazla “kandil simidi” umduğum yer sana “can simidi” olmuşsa bunda bir hikmet olamaz mı?
Gel bu gece iki rekât namazın belini kıralım. Mirâca ulaşalım. Sen de bilirsin ki şeytanı deviremeyen hiçbir şeyi deviremez.
Ayşegül Genç'ın Yazısı.