Kolektif Sanatçı Fabrikaları
Televizyon ekranları balık istifi yarışmalarla doldurulmuş. Her birinden bir yıldız çıkacak. Belki gök kubbemiz aydınlanacak. Ekrana maya çalalım “ya tutarsa”. Konservatuarlarda bu işe hakiki emek veren insanlara konserve muamelesi…
Paparazzilerin ilgilerini artık çekmeyen ikinci el sanatçıların jüri olduğu programlar (bir nevi reklâm amaçlı) ve bu programlara umut bağlayan memleketimin gençleri yani bizlerden birileri, tamamen kolektif bir ilişki. Olayın bir de sömürülen tarafı var. Kumandanın rotası hangi kıyıya uğrasa bir tür yarışma kaygısına rastlayan seçiciliğini sadece seçimlerde hatırlayan televizyon izleyicileri. Ve orkestra şefi parazit yayın yapan televizyonlar.
Eskiden sanatçı olmak isteyenler inşaatlara gidermiş. Bunda ciddi bir emek söz konusu. Hem söylüyorsun hem de sırtında beton bir dünyayı taşıyorsun. Adamların elini öpmek lazım gelir bunları görünce. Kolay mı türküleri susuzluktan yakmak?
Uzun lafın kısası televizyonla yaşamaya alışıyoruz bari kölesi olmayalım. Burada amaç televizyonun faydasını zararını tartışmak değil bir yarayı gündemimize almak. Belki biz izlemiyoruz belki ailemizde de izleyen yok ama bizden saydığımız birileri izlemese bunlar bu kadar yaygınlaşamaz. Sanat zevkimiz varsa bunu büyütemiyorsak bile kaybetmeyelim; çünkü sanat duygusuzlaşmadığımızın hala fedakâr olabileceğimizin ifade biçimidir. Bakmayın sanatçı diye dimağlarımıza sokuşturulmaya çalışılanlara.
Sami Yaylalı'ın Yazısı.