Reşehat altın değerinde bir kitaptır. Allah’a götüren özel yollardan birisinin yol kılavuzu sayılır. Dert söyler, dert öğütler; yüzyıllar ötesinden taşıdığı dertli şarkıları muhataplarının başka yerine değil tam da sol böğürlerinin altındaki yere getirir, koyar. Aynen şu ifade de olduğu gibi:

“Delikanlılığın alameti insanın sürekli mahzun ve kaygılı olmasıdır. İlahi ticarethanede boş oturmak makul değildir. Hüzün ve kaygısı olmayan adamdan gaflet, olandan ise huzur kokusu gelir.”

Dertlenmek aslında huzura giden yola girmek demek. İnsan olmanın sırrı, başkalarının dertlerine eğilmekten geçiyor. Herkesin döne döne aradığı o huzur ve mutluluk –son tahlilde dertsizlik değil mi bu- dertleri sırtlanmaktan geçiyor. Derdimiz dermanımız yani. İşte GENÇ dertlilere insan kalitesini anlamada şaşmaz bir ölçü daha: Bir insanla beraber olduğunuzda ne hissediyorsunuz? Kalbiniz hangi kokuyu alıyor? Ya sizinle beraber olanlar? Onlar ne hissediyorlar ve kalpleri hangi kokuyu alıyor? Şunu unutmayın: Yanlarında gaflete düşülen, boş işlere girişilen ya da faydasız sözler edilen insanlar dertten nasibi olmayan insanlardır. Dertliler ise huzur kokarlar. Dertlenmekle kendilerini aşmanın sırrına ermişlerdir ve siz bunu maiyetlerinde buram buram teneffüs edersiniz. Dertlenmek gerekiyor o halde; huzur kokulu olmak ya da gaflet kokmamak için…

***

“Bir derdin olsun” diyerek yola çıktık ya... Ne yapabiliriz diye sorular geliyor. Neyi dert edinmeli, neyin derdini sürmeliyiz? İlk verilecek cevap belli: Dert yolculuğumuzun ilk durağında da son durağında da biz varız. Biz; sen, ben, o… Şu kadar insan içerisinde niye var edildik acaba? Nedir ayrı bir ruh ve vücut sahibi kılınmamızın hikmeti? Bu sorunun öyle kolay ve standart bir cevabı yok. Değil mi ki herkes özel ve biriciktir, cevaplar da öyle olmalı. Daha önemlisi “kişiye özel” damgası taşıyan cevapları ancak sahipleri bulabilir, başkası değil. Kendi cevaplarını bulmuş mutlu ve kutlu insanların yürüyüşlerine dikkat kesilmemiz işte tam da bu yüzden. Kendimize ait cevabımızı bulabilmemizde, onların kendilerine ait özel cevapları işimize yarayacak.

Peki kendimizden sonra kimi ve neyi dert etmeliyiz? Derdimizin niteliği kendimize ait özel misyonda saklı aslında. Kendisini dert edinene özel kapılar açılır, yollar gösterilir, neyi niye yapacağı ilham edilir. Ama buna rağmen biz, GENÇ Dergi olarak dert tekliflerimizi paylaşmaktan geri durmayacağız. Sizden gelen teklifler de olabilir. Gerçekten neyi, niye dert etmeliyiz; bir düşünseniz de bize geri dönseniz…

***

26 Mayıs’ta İstanbul’da toplanıyoruz. GENÇ Şölenimiz için… O gece bizimle beraber olmanızı arzu ediyoruz. Heyecanlanıyoruz, çünkü bu program bir çok açıdan ilk olacak ve neyi ne kadar yapabileceğimiz konusunda bize bir fikir verecek. Hep beraber görelim bakalım. Program ayrıntıları yan sayfada.

***

GENÇ gezilerimiz sürüyor. Hem de tüm hızıyla… GENÇ yazarlar Elif Kapıcı ve Psikolog Özgül Bozkuş’un geçen ay Van’da gerçekleştirdikleri program yoğun ilgi gördü. Bizler Balıkesir ve Simav’a gittik. Özellikle Balıkesir’deki GENÇ dertlilerin heyecanını özellikle not etmek gerek. Balıkesir, GENÇ’in nasıl tanıtılabileceğine dair örnek bir çalışma gerçekleştirmiş. Bununla ilgili haberimizi iç sayfalarda okuyabilirsiniz.

***

Bu sayımızda bir mizah eki veriyoruz. Eki, herkesi tanıyan ve herkesin tanıdığı adam, Asım Gültekin hazırladı. Asım, camiadaki mizahla ilgili neredeyse tüm isimlere erişti ve ortaya elinizdeki 24 sayfalık dergi ortaya çıktı. Bir mizah eki tutar mı? Göreceğiz. Makara’ya başarılar diliyoruz; bahtı açık olsun.

***

Mayıs, fetih ayı. Fethin 554. yıldönümünde elimizde Fatih misali fatihler değil, sanal fatihler var. Sanal dünyada sanal hedefleri fethetmek için canhıraş bir şekilde savaşan zamane fatihleri bunlar… Derler ki, İstanbul’un fetih planlarını yaparken günlerce yatağı bozulmamış Fatih’in. Biliyor musunuz, bunlarınki de öyle. Günlerce gözlerine uyku girmeden oyun oynuyorlar. Sanal oyunlar ve sanal fatihler konusunu es geçmemek lazım. Bir karamsarlık tablosu çizmek istemiyoruz. Kim bilir belki de hakiki fetihlerin strateji ve taktik uzmanları bu oyunlarla yetişiyordur ama yine de tablo şimdilik o kadar iç açıcı değil. Gelecek sayıda buluşma ümidiyle Allah’a emanet olunuz.


Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.