Mehmet Emin Kul

20 sene evvel düğün vesilesi ile bir 29 Mayıs gecesini Swiss otelde geçirirken bir ara İstanbul boğazının muhteşem manzarasını seyretmek niyetiyle otelin çatı terasına çıkmıştım. Şehrin arka bölgelerinden havai fişeklerin renkleri ve mehter marşı sesleri belli belirsiz o mekâna yansıyordu. Dönüp o anda terastaki diğer müşterilere baktığımda büyük kısmının yabancı, yerli olanlarının da fethe yabancı olduğuna şahit olmuştum. Şehir çapında en güzel ve revaçta yerlerin durumunun da buradan farkı olmadığını düşündüm. İstanbul varoşları 500 küsur sene önceki fetih coşkusunu ve sarhoşluğunu yaşarken, merkezi başka bir boşluğun ve sarhoşluğun kucağındaydı.

Bugünse fethin 600. yılına yaklaştığımızda 150 yıl önce başlayan karşı fetih hareketinin, değil varoşları, evlerimizi ve gönüllerimizi bile etkilediğini görüyoruz. Hadi lüks otellerin rooflarını (çatılarını) bir yana koyalım bugün bizzat ulaşabildiğimiz gençler için bile 14 Şubat mı yoksa 29 Mayıs mı daha fazla şey ifade etmektedir?

Bugün itibariyle; hamasi nutuklardan, komik canlandırmalardan (tekerlekli kayıklar, sütçü beygiri üstüne oturtulmuş burnundan başka yeri benzemeyen fatih taklitleri, vs.) ve alışılageldik marşlardan başka, fetih fikrini gençlerin ruhları ile buluşturabilecek enstrümanlarımız var mı?

Sözü fazla uzatmayalım. Netice: Fetih ruhunu yeniden gönüllere ve İstanbul’un merkezine taşıyacak olan ‘milenyum fatihleri’ne her zamankinden daha fazla muhtacız.


GENÇ'ın Yazısı.