Mine Taşdemir / Genç Haber Merkezi

Hepimiz üzüldük güzel Türkiye’mizin yaşadığı bâzı olaylara. Gezi Parkı olayları hepimizin bir şeyleri düşünmesi, bir şeyleri idrâk etmesi için bir vesile oldu. Düşünce penceresinden, ön yargı perdeleri sıyrılınca, tefekküre gün doğdu belki de…

Yalnız, bu yazıyı yazma sebebim, ne gezi parkı olayları ne de tencere tavacılar…

Ben başka bir parka Gönül Parkına vurgu yapmak istiyorum. Gezi Parkı çok konuşuldu, kim bilir biraz da konuşmamız gereken Gönül Parkı. Hattâ en çok konuşulması gereken.

Gönül Parkı’nın kurucuları başlarımızın tâcı anne-babalarımız. Onlar o parkı öyle güzel düzenlemişler ki, merhamet şelâlesinin şırıltısı yanında, doya doya muhabbet yudumlayabilirsiniz orada. Muhabbet, hasret, saygı ve sevgi kol kola orada…

Grev yapan, boykot yapan, kırıp döken, elinde tencere tava gezinen de yok. O parkta yalnızca ama yalnızca muhabbet var…

Biliyorum karşısınız böyle kutlamalara. Anneler günü, Babalar günü. Haklısınız da… Onları, ellerimizdeki janjanlı paketlerle mutlu edebiliriz bu günlerde. Peki diğer günler ne olacak? Kalpleri, gönülleri kırıp dökecek miyiz diğer parktakiler gibi?

Bayramdan bayrama zar zor çalıyorsak anne babamızın kapısını, çocukluğumuzdan bu yana hiç kurmadıysak şu cümleyi “Anneciğim, babacığım sizi çok seviyorum” işte o zaman hiçbir anlamı yok bugün, o mağaza senin bu mağaza benim en güzel hediyeyi bulma telâşının…

Diyeceğim o ki, önemli olan tarihler değil, gönüller…

 


GENÇ'ın Yazısı.