"Şahsiyet Dili"nin Ziyneti
Edeb ve nezâket, kişinin hem aklî seviyesini, hem eğitim düzeyini, hem de gönül dünyasını gösteren âdetâ bir mihenk taşıdır. Hatta çoğu zaman insanlık derecesini ele veren bir ölçüdür. Diğer bir ifadeyle kişiliğimizin kartvizitidir.
Terziler arasında dilden dile dolaşan şöyle bir söz vardır: “Terzinin diktiği kötüdür; elini yüzünü yıkayan ütüdür”. Bir elbiseyi güzelleştirme noktasında ütünün fonksiyonu ne ise “Şahsiyet Dili”mizin kalitesini dokuyan temel dinamiklerin güzelliğini ortaya koymada da “edeb ve nezâket”in yeri odur. Şahsiyeti ele veren, çoğu zaman kişinin söz ve davranışlarındaki üslûbudur. Nitekim bu mânâda “Üslûbu beyan ayniyle insan” denilmiştir.
Edeb; nezaket, zarâfet, hayâ, iffet ve saygı... gibi hususların hepsine birden verilen genel bir isimdir. Hoşa gitsin ya da gitmesin hâdiseler karşısında kibar ve nazik davranmanın, içtimaî münasebetlerde herkese karşı yumuşak ve sıcak tavırlar sergilemenin, elden geldiğince kırıcı, incitici olmamaya çalışmanın; ifade ve üslûpta şartları, konjonktürü nazar-ı itibara almanın; muhatapların seviye, konum, pâye ve mansıplarına göre hitap etmenin farklı bir unvanıdır.
Edeb ve nezâket, kişinin hem aklî seviyesini, hem eğitim düzeyini, hem de gönül dünyasını gösteren âdetâ bir mihenk taşıdır. Hatta çoğu zaman insanlık derecesini ele veren bir ölçüdür. Diğer bir ifadeyle kişiliğimizin kartvizitidir.
Edeb ve nezâket, bazen söz ve amelin kendisinden daha önemli hale gelir. Hatta edeb ve nezaket gösterilmesi gereken yerde bu konuda ihmalkâr davranmak, yapılan güzellikleri örtmekle kalmaz, âdetâ sıfırlar. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Allah Resülü –sallallahu aleyhi ve sellem-in yanında nezaket gözetmeden yüksek sesle konuşanlar hakkında amellerinin boşa gideceği uyarısı yapılır ki, bu uyarı, küçük gibi görülen edeb ve nezaketin ne büyük bir cürüm olduğunu ortaya koyar. Yine vahyin ölçülerine göre “bir insana iyilik edip de o iyiliği muhatabı rencide edecek tarzda sürekli hatırlatma nezâketsizliği, iyiliği iptal ettiği gibi, sahibi için ayrıca bir suça dönüşür.”
Gönderilen tüm peygamberler ve ilâhî mesajlar, esas itibariyle insana edeb ve nezaket taliminde bulunmuştur. Mevlânâ der ki: “Gözünü aç da bak, kelâmullah baştan sona bir edeb taliminden ibarettir”.
Edeb ve nezaket, hemen her bir ilişkide aranan bir kalitedir. Allah’a, Resülüne, Anne-Babaya, mürşid ve muallimlere, büyüklere, küçüklere ve hatta canlı cansız herşeye karşı bir edeb çerçevesi söz konusudur.
Bütün bu inceliklerin yerli yerince kullanılabilmesi, derin bir basiret, tam bir uyanıklık ve ciddi bir eğitimle sağlanabilecektir. Bunu öğrenmenin en kolay yolu da edeb ve nezâket ehline yakın olmak suretiyle görerek ve yaşayarak bu hale bürünmektir. Söz ve davranışın ortaya konuluş biçiminde, kişinin içinde yaşadığı çevrenin ve medeniyetin izleri açıkça görülür.
Zerâfet, nezâket ve incelik, kişiliğin itibar ve saygı görmesinin de bir teminatı gibidir. İnsan-ı kâmil anlayışımızda “kimseyi incitmemek ve kimseden incinmemek” gibi bir nezaket kuralı, genel geçer bir esas kabul edilmiştir. Bir atasözümüzde de, “Her şey incelikten, insan kabalıktan kırılır” denilerek nezâket olmadan insan-ı kâmil olmanın imkansızlığına işaret edilmiştir. Söz ve davranışlar edeb ve nezaketle süslenmemişse çoğu zaman incitici olur. Dostlukları ve ilişkileri zedeleyen ve hatta bitiren şey genellikle küçük gibi görülen nezaketsizliklerdir. Hatta denilmiştir ki şeytanı Rabbin huzurundan kovduran onun edebsizliğidir.
Etkili bir şahsiyet dili, edeb ve nezâketle taçlanmadan, muhatapta gereken tesiri gösteremeyecektir. Zira sözün muhatabı etkilemesinde, onun muhtevâsı kadar ve hatta bazen ondan daha fazla sözün üslûbunun etkili olduğu bir vâkıadır.
***
“Şahsiyet Dili”mizi tezyin eden bazı edeb ve nezâket alanlarından bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
• Allah ve Resülüne karşı edebler
• Ana baba, muallim ve mürşidlere karşı edebler
• Selamlaşma ve tanışma usulleri
• Karşılıklı konuşmalarda, hitaplarda, özür dilemelerde ve isteklerde kullanılacak nezaket cümleleri
• Giyim ve kuşamda dikkat edilecek önemli görgü kuralları
• Yemekte, ikram ederken ya da ikram alırken izlenmesi gereken yol
• Misafir ağırlamada ya da misafir olmada edeb ve nezaket esasları
• Telefonla konuşurken dikkat edilecek incelikler
• Ziyaretlerde gözetilmesi gereken edebler
• Aile içi günlük yaşantılarda uyulması gereken nezaket çerçevesi
• Hediyeleşmeler
• Umumi yerlerde ya da toplu taşıma araçlarında takınılması gereken nezaket kuralları
• Sesli ve yazılı iletişimde gözetilmesi gereken ifade tarzları
• Kutlama ve tebrikler
• Vb.
Bu ve benzeri daha bir çok konu vardır ki kişiliğimiz ancak bunlarla tamamlanır. Her kültür ve medeniyet kendi görgü kurallarını oluşturur. Bu kaidelerin oluşmasında dini inançların ve geleneklerin yeri büyüktür. Kendini her şeyden bağımsız hisseden günümüz insanı, değerlerin boyunduruğundan kurtulmak adına edeb ve nezaket çerçevesinden sıyrılıp çıkmayı ne yazık ki hürriyet olarak tanımlamaktadır. Böyle bir kaos ortamında, nezaket, edeb, iffet ve hayâ gibi ziynetlerden mahrumiyetin ne büyük bir kayıp olduğu bile fark edilememektedir.
Eğitim programlarında şahsiyeti güzelleştiren ve kişilik kalitesini artıran bu nevi inceliklere yer verilememesi de son derece acınacak bir durumdur. Toplumumuzun duyarlı insanlarına düşen, kaybolmaya yüz tutmuş edeb ve nezaket incilerini bir bir toplamak ve yeni neslin inşasında bir insaniyet süsü olarak kullanmaktır. Son dönemde bu yönde yapılan bazı yayınlar, bu açığı kapamaya yönelik samimi gayretlerdir. Örnek olması bakımından bazılarının isimlerini şöyle sıralayabiliriz:
1. Günlük Hayatımızda Nezaket ve Görgü, Ayşenur Kurtoğlu, Timaş Yayınları, İstanbul 2002
2. Kur’an-ı Kerim’de Adâb-ı Muâşeret: Görgü Kuralları, Prof. Dr. M. Zeki Duman, İpek Yayınları, İstanbul 2002
3. Âdâb, Muhammed Hânî, Erkam Yayınları
4. Hayatın İçinden Görgü ve Nezaket, Abdülfettah Ebu Gudde, İlke Yayıncılık, İstanbul 2002.
5. Ailede ve Toplumda Görgü ve Nezaket Kuralları, Emine Yüter, Papatya yayınları, İstanbul 2003
Adem Ergül 'ın Yazısı.