Garip bir zihniyetin tasallutu altındayız. Sindirdiğimizi sandığımız, sindikçe şımaran bir azınlık başımıza musallat olmuş durumda. Bizler bu mutlu azınlığın keyiflerince güdecekleri, bilimsel bilgileri ışığında yönlendirecekleri, muasır medeniyet seviyesine yükseltecekleri, bizim bilmediğimiz dünyanın zevkleriyle buluşturup özgürleştirecekleri vasıfsız çoğunluğuz.

Kamuda başörtüsüne özgürlük için 11 milyon imza toplandı; ne kadar etkili yetkili devlet adamı varsa hepsinin hanımları başörtülü, lakin meşhur kamusal alanda başörtüsü hâlâ tutsak. Memleketin her köşesinde içki satılmasına doymayanlar, 11 bin metre yüksekte sarhoş olamayacakları korkusuyla ortalığı velveleye veriyor. Gericiliği temsil eden “Deve” görmektense at eti yemeyi tercih edecek, boyuna enine yayılmış her türlü kumaşa, sofra bezi de dâhil ifrit olanlar, sanki kendilerini vâsi tayin etmişiz edasıyla rol kesiyorlar. Garip bir zihniyetin tasallutu altındayız. Sindirdiğimizi sandığımız, sindikçe şımaran bir azınlık başımıza musallat olmuş durumda. Bizler bu mutlu azınlığın keyiflerince güdecekleri, bilimsel bilgileri ışığında yönlendirecekleri, muasır medeniyet seviyesine yükseltecekleri, bizim bilmediğimiz dünyanın zevkleriyle buluşturup özgürleştirecekleri vasıfsız çoğunluğuz. En etkili baskılama aracı olarak, özgürlükleri sindiremememiz kullanılmakta, eşit olduğumuz, ama onların daha eşit olduğu bir kez daha hatırlatılmaktadır. Seçkinci (elitist) bir mutlu azınlık kültürü etrafımızı çepeçevre sarmış durumda. Her yerde ve her zaman rahatça düşüncelerini açıklayabilen, siyasi tercihlerini ortaya koyabilen, nasıl isterse öylece giyinebilen, istediği gazeteyi, kitabı moda malzemesi gibi okuyan, konuşan, itham eden bunlar, daima boynu bükük olanlar bizleriz. Aslına bakarsanız böyle bir kültürün yaygınlaş(tırıl)ması mümkün de değil, ancak büyük kitleler, mutlu azınlığın tattığı günahların zevklerine hafiften alıştırılarak dış bir koruma duvarı oluşturuldu. Kendi imkânlarını tehdit etmeyen bu büyük yığınla yeri geldiğinde kader birliği eder görünmeyi de siyaset vasıtasıyla yapıyorlar. Mutlu azınlık, zevklerinin ve keyiflerinin tehdit edildiği vehmine kapılınca, o ulaşılamaz, biricik kültürleri, birden çoğunluk kültürüne dönüştürülüp, çoğunluğun menfaati üzerinden bir korku algısı oluşturuluyor. Bu gidişle ya mutlu azınlık kültürü her yeri sarıp mutlu çoğunluk kültürüne dönüşecek ya da bizim hak davamızın kültürü her yeri sarıp sarmalayacak ve biz daha da eşit olacağız.


Ali Can'ın Yazısı.