Başımızı kaldırıp gökyüzüne baktığımızda kâinatın o eşsiz güzelliğine şahit oluruz. Alemlerin yaratıcısı Allah  da (c.c.) Kuran-ı Kerim’de” O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır.  Rahman’ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.( Mülk Suresi, 3-4)” buyurarak bu konuya değinmiştir. Uzaydaki  her cisim bir saatin çarkları gibi muntazam bir şekilde hareket eder. Bu hareketleri esnasında hiçbir bozukluk görülmez. Bunun bize en yakın delili hiç şüphesiz ki tek doğal uydumuz olan Ay’dır.

Ay, kâinat denizinde hem bizim etrafımızda hem de kendi etrafında yüzmektedir.  Kendi etrafındaki dönme süresi ile bizim  etrafımızdaki dönme süresi birbirine çok yakın olduğu için bize hep aynı nurani yüzünü göstermektedir. Fakat Ay’a baktığımızda  yüzeyinin yer yer beyaz yer yer ise daha koyu olduğunu görürüz. Birbirinden daha iyi ayırt etmek için daha koyu olan geniş düzlüklere deniz adını vermişiz. Ay’a bir dürbün veya teleskopla bakınca yüzeyinde çukurların olduğunu fark ederiz. Bu çukurlara da ilim  adamları “krater” adını vermiş.

Hatta büyük kraterlere özel isimler bile verilmiş, bir kraterin adına da artık çok yakından tanıdığımız  Uluğ Bey’in ismi verilmiştir. Ay’ın bizim gibi bir atmosferi olmadığından onu koruyacak hiçbir kalkanı yoktur. Yani tamamen çelimsiz  kalmıştır. Bu yüzden mavi gezegenimizde bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az krater varken Ay’da bunun sayısı binlere kadar  varır. Bunu öğrenince artık Allah’a şükretmek için bir nedenimiz daha olduğunun farkına varıyoruz. Bizim de bir atmosferimiz  olmasaydı hâlimiz nice olurdu!

Beyaz dostumuzun çapı gezegenimizin çapının yaklaşık olarak 4’te 1’i kadardır. Dostumuz ile aramızda ise sadece 385.000 km var.  Bu da demek oluyor ki Ay’da bir astronot bir ışık yaksa bizim ancak 1 saniye sonra haberimiz olur. Astronot demişken biraz da Ay  yolculuklarından bahsedelim.

1950’li yıllarda uzay yarışına giren SSCB ve ABD ‘nin amacı Ay’a bir uzay aracı yollayıp yarışta öne geçmekti. Bunu 1959’da Ay’a ilk  uzay aracını (Luna- 9) başarıyla indirerek SSCB gerçekleştirmiş oldu. Ancak ABD pes etmedi ve ilk insanı Ay’a indirmek için kolları sıvadı. Çok kısa sürede bu amacına zor da olsa ulaştı. “Benim için küçük fakat insanlık için dev  bir adım!” sözüyle Ay’a ilk ayak basan Amerikalı astronot Neil Armstrong oldu. Bu şekilde uzay yarışındaki üstünlüğünü tüm Dünya’ya  kabul ettirmiş oldu. Bundan sonra 5 başarılı sefer daha düzenleyerek Ay yolculukları nihayete erdi.

Güneş’le Aramıza Girdiler!

2011 yılının ilk güneş tutulması 4 Ocak Salı günü parçalı güneş tutulması olarak gerçekleşti. Saat 9’da başlayan tutulma olayı 12 gibi  sona erdi. Saat 10:37’de ay güneş ile aramıza girerek güneşin yaklaşık olarak %70’ini örttü. Tutulma İstanbul’dan izlenemedi  çünkü havada bulutlar hakimdi. Yani bizim için güneş’i örten ay değil bulutlar oldu. Tek bir kareye hem tutulmayı hem de Uluslararası  Uzay İstasyonu’nu sığdıran bir fotoğrafçının çalışmasını yandaki resimde görebilirsiniz. Güneş’in üzerinde çok rahat görülebilen Güneş lekeleri de cabası.


Muaz Erdem'ın Yazısı.