"Keşke" Dememek İçin; Fotoğraf Makineniz Hep Yanınızda Olsun
Fotoğraf makinemi yanımda taşımayı severim. Çok ekstra bir durum yoksa nereye gittiğime bakmadan yanıma almaya özen gösteririm. Bazen hiç zamanım olmadığı için bir kare bile çekmeden geri getirsem de pişmanlık duymam. Çok güzel bir konuyla karşılaştığımda ‘keşke makinemi yanıma alsaydım’ dememek için bundan sonra da elimden geldiğince yanımda taşımaya devam edeceğim. Sizlere de tavsiye ederim. Bazen tanıdıklarımın ‘her zaman niye yanında taşıyorsun, bak bir fotoğraf çekmeden geri getirdin’ diye ufak yollu takılmalarına aldırmıyorum. Çünkü fotoğraf çekmek için karşıma ne zaman ne çıkacağını hiçbir zaman bilmiyorum. Bu sayede bugüne kadar birçok güzel fotoğraf çekme şansım oldu. Bazıları dergi, kitap kapaklarında, bazıları dergilerde, gazetelerde kullanıldı.
Hatice Atmaca’nın gönderdiği gün batımı fotoğrafını ilk gördüğümde aklıma yukarıda yazdıklarım geldi. Sizlerle de paylaşmak için, o gün bu fotoğrafın yanına not almıştım. Özellikle dışarıda fotoğraf çekiyorsanız bunun gibi manzaralarla ancak birkaç saatliğine, hatta bazen birkaç dakikalığına şahit olursunuz. Ancak makineniz yanınızdaysa bunun gibi fotoğrafları çekebilirsizin. Hatice hanım çok güzel bir manzarayla karşılaşmış ve hakkını vererek güzel bir fotoğraf çekmiş. Gökyüzündeki gün batımı rengi ve mavi ton, bayrak ve rüzgarla bulutların aldığı melodik şekiller fotoğrafı görsel bir şölene dönüştürmüş. Bu güzelliği bozan tek şey, yakın zamanda geçen uçağın arkasında bıraktığı hat şeklindeki iz olmuş. Belki üç-beş dakika beklenseydi çizgi şeklindeki iz de dağılıp bulut şekline bürünmüş olacaktı.
Kevser Tuba Hayrat geçen yıl Mayıs ayında çektiği gül fotoğrafını bizimle paylaşmış. Güzel bir bakış açısı yakalamış. Küçük tomurcuğuyla birlikte gül, güzel bir ikili oluşturmuş. Arka planda yoğun şekilde devam eden farklı güller de ana konuyu gayet güzel desteklemiş. Gülün hatları gayet belirgin ve üzerinde belli belirsiz duran su damlaları ayrı bir güzellik katmış. Alan derinliğinin kısıtlı olması arka planı flu hâle getirdiğinden ana konu yani gül oldukça belirgin hale gelmiş. Bu da güzel bir uygulama. Bütün bunların yanında fotoğrafı bakış açımıza göre bir miktar daha soldan çekseymişiz daha güzel olacakmış gibi duruyor. Bu sayede ana güle adeta başını yaslamış gibi duran yavru gül daha net görünebilirmiş. Bunun gibi küçük ayrıntıların, bazen fotoğrafa duygu anlamında beklediğimizden daha çok anlam katacağını unutmayalım.
Hasan Sami Boyacı, Adana Saimbeyli’de bulunan Obruk Şelalesinden bir fotoğraf çekip göndermiş. Anladığım kadarıyla şelalenin sadece küçük bir bölümü fotoğrafta görünen. Fotoğraf gayet net ve ışık ayarları da iyi durumda. Ama şelale ve akan su fotoğraflarında dikkat etmemiz gereken bir durum var. Özellikle şelale fotoğrafı çekiyorsak birincisi şelalenin ihtişamını, yüksekten akışını en iyi şekilde göstermemiz gerekir. Bu nedenle fotoğraf çekeceğimiz yeri çok iyi tespit etmeliyiz. İkincisi suyun akışını çok iyi göstermek için düşük enstantane kullanmamız gerekir. Suyun çoşkun şekilde akışı ancak bu sayede görsel bir şölene dönüşebilir. Tabii düşük enstantane kullanacağımız için de mutlaka üç ayak kullanmamız gerekir.
Son yıllarda çok sayıda umre fotoğrafları alıyorum. Eskiden umrede fotoğraf çekmek, makineyle Kâbe’ye girmek oldukça zordu. Günümüzde herhâlde biraz da zorunlu olarak göz yumuyorlar fotoğraf çekilmesine. İyi de oluyor. Bu sayede kutsal mekânlarla ilgili ister istemez bir fotoğraf arşivi oluşuyor. Betül Ballı Mescid-i Nebi’de sabah gün doğumunda çektiği fotoğrafı göndermiş bize. Gayet güzel bir fotoğraf olmuş. İnsan silüetleri, minare, çadır direkleri ve revak silüetleri adeta birbirlerini tamamlayan unsurlar olmuşlar. Ayrıca bu silüetlerin mermer üzerindeki yansımaları da asıllarını kıskandıracak kadar görkemli görünüyorlar. Yakın planda sağ arkada yer alan kadının yarım kesilmesi ve o bölgenin fazla siyah görünmesi dışında göze batan başka bir eksiklik yok. Kendisine baktırmayı başaran bir fotoğraf.
Kış geldi geçiyor. Bu sayımıza bir kış fotoğrafı koymasak olmazdı. Melike Vuray Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi bahçesinden çektiği bir kar manzaralı fotoğrafı göndermiş. Fotoğrafta modern tarzda bir mimariyle yapılmış camii, yürüyen bir insan ve fazla yoğun olmayan bir kar görünüyor. Genel olarak nasıl bir yerde çekildiği, tabiat şartları hakkında ipuçları veriyor. Ancak fotoğrafı ilk gördüğümde, çekilen yer camii seviyesinin altında kaldığı için sanki camiinin ihtişamını, belirgin özelliklerini tam yansıtamamış gibi düşünceye kapıldım. İmkân varsa daha yüksek bir yerden çekilse, ya da başka bir noktadan farklı bir bakış açısı yakalansa nasıl olurdu diye insan merak ediyor doğrusu. Ayrıca sol başta yer alan elektrik direği ve arabadan da biraz sağa giderek kurtulmamız gerekirdi.
H. İbrahim Kurucan'ın Yazısı.