Bizler test çocukları olarak kurguladılar. Kalitemizi, çoktan seçmeli testlerdeki performanslarımızla ölçtüler. Sorulan sorulara hiç kendi cevaplarımızı veremedik. Hep “verilmiş” cevaplar içerisinden birisini tercih etmek zorunda bırakıldık. Ne kendi cevabını vermek gibi bir imtiyazdan haberimiz vardı, ne de önceden belirlenmiş cevaplara sıkışıp kalmanın bir dram olduğundan... Ha gayret yuvarlakları doldurduk durduk. Kim bilir belki böylesi bizi daha üretken ve verimli kılacaktı. Öyle olmadığını sonraki yıllarımızda ağzımızı açıp bir iki kelam etmek istediğimizde fark ettik... Dehşet ve hayretle... Konuşamıyorduk, çünkü kendi fikrimiz yoktu. Fikir denen o yılların birikimiyle oluşan, harcında kim bilir kaç kitabın, düşünürün ve olayın yattığı o şahsa özel terkipten hiç nasibimiz yoktu. Sonra gördük ki fikrimiz yoksa biz de yoktuk. Evet, evet biz yoktuk. Sanki hiç gelmemiş, hiç olmamış ve hiç yaşamamıştık.

Bu satırlara kadar gelme şansına sahip arkadaşım! Sadece bunu yapabilmekle kurgulanmak istenenin ötesine geçmiş olduğunun bilmem farkında mısın? Okuyorsun ve buraya kadar da gelebiliyorsun; bu bir şeydir. Öyleyse senden daha fazlasını talep etme hakkım var.

Bir fikrin var mı? Hiç olmadığını, yaşadığını, var olduğunu ortaya koyabilecek bir derdin var mı? Sana sunulan kof seçeneklerin, aldatıcı rahatlığın ve sahte kafa konforunun yetmediği gerçeğiyle ne zaman yüzleşeceksin? Allah`ın sadece sana bahşettiği özeliklerin ne zaman farkına varacaksın? Sadece sana has şifreleri ne zaman çözme iradesine soyunacaksın? Şimdi değilse ne zaman yapacaksın bunu? Kararını çabuk ver ve seçimini yap! Geldiğini, gördüğünü, hissettiğini, yaşadığını ve fark ettiğini ortaya koy! Sana özel misyonun şifrelerini çöz ki yaklaşıyor yaklaşmakta olan ve gidiyor gitmekte olan! Kurtuluş ya da hüsran... Yaklaşıyor yaklaşmakta olan...

“Dünya arkasını dönmüş gidiyor. Ahiret ise bize yönelmiş geliyor. Bunların her ikisinin de kendine has çocukları vardır. Sizler ahiretin çocukları olun. Sakın dünyanın çocukları olmayın. Çünkü bugün amel var, hesap yok. Yarın ise hesap var, amel yok.” (Hz. Ali)

***

Gecemiz muhteşemdi. Hem muhteva, hem katılım, hem de coşku olarak beklediğimizin üstünde bir performans oldu. Hamdolsun. Gecelerimizin arkası gelecek. Anadolu`ya da taşınacağız. İnşaallah.

***

Hamiyetperver bir okuyucumuzun ön ayak olmasıyla ceza evlerine yönelik bir kampanya başlatıyoruz. GENÇ buralara da ulaşsın diye... Arayın bizi, tutuklu ve hükümlere sizin adınıza GENÇ ulaştıralım. Onların hassas yüreklerinden kopup gelen mesajları da... Yazın sıcağında acıdan çorak olmuş gönüllere GENÇ bir anda iniveren bir yaz yağmuru olsun. Haydi...

***

Siyaset temmuzun mecburi gündemi. Bu sayıda gençler açısından siyasetin ne anlama geldiğini irdelemeye çalıştık. Üç günlük dünya hayatında esas seçimin ne olduğunu da... Sonuçta herkesin seçimi kendine demekten daha kolay yol yok. Ancak bu yol salim bir yol değil... İnsani olmadığı da açık... O yüzden yön göstermekten, işaret etmekten ve izah etmekten geri durmayacağız. Ama kendi üslubumuzdan ve tarzımızdan da taviz vermeden yapacağız bunu... Ne demek mi o? Anladınız siz onu.

Bir sonraki sayıda buluşmak ümidiyle Allah`a emanet olunuz.


Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.