Artık erkekler küpe takıyor, ağda yaptırıyor, saçlarını boyatıyor, giysilerinde kadınsı model ve kesimler, pembe ve mor gibi renkleri tercih edebiliyorlar. Kızlarsa, kısacık saçları, pantolonları, pantolon askıları, postalları ve kravatlarıyla ortalarda dolaşıyorlar. Bazen yolda birini görüyorsunuz. Diyorsunuz ki “Adama bak! Kadına benziyor.” Biraz daha yaklaşınca aslında yanıldığınızı anlıyorsunuz. Aslında kadına benzettiğiniz erkek; erkeğe benzeyen bir kadınmış...

Sadece giyim kuşam değil, ilgi alanları ve konuşma şekilleri, hareketler de giderek benzeşmeye başlıyor. Önceleri futbol erkek sporuyken, şimdi kızlar hem oynuyor hem de bir erkek kadar fanatik şekilde takım tutuyor, maçlara gidiyor, stadlarda rakip takıma ve taraftarlarına küfür edebiliyorlar. Erkekler de giderek daha fazla moda, dekorasyon, kozmetik gibi konulara ilgi duymaya başlıyorlar. Hatta artık kızlarla birlikte erkek muhabbetine giren erkekler(?) bile var.

Cinsel Rol Değişimi

Şurası açık ki kızlar giderek erkeklere, erkekler giderek kızlara benzemeye başladı. Çoğunlukla modacılar, tv ve reklam yapımcıları, her alanda hızla yaşanan endüstrileşme, bireysel ve kurumsal kanaat önderlerinin toplumsal duruşları... Bütün bu etken ve etkileyenler, toplumu elbirliği halinde büyük bir cinsel rol değişimi sürecine sokmakta.

Benzemeye Çalışanlara...

İşin bir de dini yönü var. Konuyla ilgili bazı hadisler şunlar: “Resulullah (s.a.v.) kadınlara benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara lanet etti”(Buhari, Libas 61) “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kadın gibi giyinen erkeğe, erkek gibi giyinen kadına lânet etti.” (Ebû Dâvûd, Libas 28. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 325) Dikkat edilirse hadislerden hiç birinde; küpe takan erkeklere, pantolon giyen kadınlara vb. ifadeler yok. Yani asıl problem küpede, pantolonda, etekte değil. Çünkü zaten erkeğe benzeme ve kadına benzeme durumları kültürden kültüre değişiyor. Mesela İskoç erkeklerini etek(kilt) giydikleri için kadına benzemekle suçlayamayız. Bu, o kültürde gayet erkeksi bir tutum. Ve İskoç erkekleri de kesinlikle yukarıdaki hadisler kapsamına girmiyorlar. Asıl problem, yerleşik kültürün tanımladığı kadınlık, erkeklik rolleri ve bunların toplumsal işlevlerine ilişkin sınırların ihlal edilmesinde. Peki acaba kadınların erkeklere erkeklerin kadınlara benzeşmesi neden men ediliyor olabilir?

Yaratılışa Ters

Öncelikle “karşıcinsleşme” toplumsal rollerin yer değiştirmesine ve fıtratın bozulmasına yol açıyor. Özellikle kadınların iş hayatına giderek daha yoğun biçimde katılması, bu süreci hızlandırıyor. İş hayatında kadın erkeklerle rekabet etmek zorunda. Bunun için erkek gibi sert, otoriter, hükmedici olmalı ve bunu giyimiyle, tavırlarıyla, konuşmasıyla dışa vurmalı ki sonuç alabilsin. Ancak zamanla bu imajı pekiştirmek için takınılan tavırlar, giyinilen elbiseler kişi üzerine hal oluyor. Üstelik bu durum çalışan kadınlardan; sosyalleşme, özenme, örnek alma yoluyla başkalarına da sıçrıyor. Çalışma hayatı içinde kadınlarla da mücadele etmek zorunda kalan erkekler de benzer bir süreçten geçiyorlar.

Süreç içerisinde sosyal rollerin değişmesinin yanı sıra -her ne kadar baştaki amaç bu olmasa da- cinsel roller de değişime uğrayabiliyor. Kadına benzeyen erkek kadının hoşladığından yani erkekten, erkeğe benzeyen kadın erkeğin hoşladığından yani kadından cinsel olarak hoşlanır hale gelebiliyor. Fıtratın bozulmasından kast edilen de bu.

Medya ve Metroseksüellik

Örneğin, toplumsal cinsel kimlik alanında son yıllarda çokça popüler olan bir kavram; metroseksüellik. “Bakımına özen gösteren, kadınsı yanlarını sergilemekten çekinmeyen, bundan keyif alan kentli erkek!” şeklinde tarif edilen bu kimlik, ilk olarak New York Times ve dünyanın önde gelen bazı basın yayın organlarının ortaya attığı bir durum olarak ortaya çıktı. Metroseksüellik kavramının ortaya atılmasında, basın üzerinden cinsel kimliklerin yeniden tanımlanmasının bariz bir örneğini görüyoruz. Bir bakıma medyanın pompalamasıyla erkeklerin, modernlik ve bakımlılık adı altında kadınlaşma sürecine sokulduğunu da söyleyebiliriz. İşin komik yanı pek çok erkek bunu kadınların kendilerinden daha fazla hoşlanması adına yaparken, aslında kadınsı yönlerini ön plana çıkararak, kendilerini kadınların karşısında birer rakip olarak konumlandırdıklarının farkında bile değil(!)

Moda: Biçilmiş Kaftan

Peki medya neden durup dururken cinsel kimlikleri yeniden tanımlama ve biçimlendirme işine girişti? Bu sorunun cevabını kısmen de olsa hayatın her alanındaki endüstrileşme sürecine bağlayabiliriz. Endüstrileşme, üretilen mamullerin bir şekilde pazarlanması gerektiği sorununu da beraberinde getiriyor. Pazarlamanın pek çok yöntemi var. Ve bu yöntemlerden bazıları bilinç altı olarak tanımlayabileceğimiz türden. Yani bir şeylerin pazarlandığının hissettirilmeden pazarlanması. Örneğin moda. Bu iş için biçilmiş kaftan. Moda derken bu iş için gereken kaftanları biçen adamlardan söz etmiyoruz. Biraz daha geniş anlamda bakmak lazım meseleye. Artık moda olan, moda edilen sadece elbiseler değil. Arabalar, şehirler, filmler, kitaplar, vücut ölçüleri, konuşma şekilleri, sporlar, kişiler, ülkeler, felsefeler, bakış açıları... Yani yaşam tarzları. Hayatın kapsadığı her şey modanın ilgi alanı içinde. Ve moda edilen her şey aynı zamanda pazarlanan her şey anlamına geliyor.

Yaşam tarzımızda meydana gelen her değişim, o yeni yaşam tarzının gerektirdiği yeni ürün ve hizmetlerin de değişimi, yani yenilerinin satın alınması anlamına geliyor. Bu noktada küreselleşme ve moda tam olarak birbirleriyle örtüşüyorlar. Kısaca özetleyecek olursak; küresel sermaye ürün ve hizmetlerini küresel bazda pazarlayabilmek için dünya çapında bir kültürel tektipleşmeyi destekliyor. İşte en geniş anlamıyla moda burada devreye giriyor. Çünkü tektipleşen kitlelere zaten bir iki ufak ayrıntı dışında tektip olarak üretilen mamülleri pazarlamak çok daha kolay. Yani pazarlamacılar tarafından bir yandan ürün farklılaştırma taktikleri geliştirilir ve uygulanırken bir yandan hedef kitle farklılaştırma da ihmal edilmiyor. Tabii burada hedef kitle farklılaştırması derken; çok kültürlülükten tek kültürlülüğe doğru bir dönüşüm ifade edilmek isteniyor.

Uniseks Daha Karlı

Farklı insanların; farklı arzu, beklenti ve duygularının oldukça girift yöntemlerle karşılanmasındansa, aynileşen kitlelerin, tektip istek ve beklentilerinin karşılanmasının göreceli kolaylığı, elbette ki bir şeyler pazarlama derdinde olanların hayır diyemeyeceği bir seçenek.

Kadınların ve erkeklerin birbirine benzeştirilmesi de olsa olsa bu amaca matuf bir çaba olabilir. Düşünün bir kere: Artık kadınlara ayrı erkeklere ayrı giyecekler tasarlamak ve pazarlamak zorunda değilsiniz. Ayrı tip kumaşlar için ayrı kesimler ayrı renkler yok. Ayrı taktikler, ayrı temalar geliştirmek için ekstra çaba yok. Bir ürün ve otomatik olarak yüzde elli genişlemiş bir pazar. Akla gelebilecek hemen her ürün için geçerli bir avantaj. Küpe mesela. Önceden sadece 50 kişiye satabildiğiniz bir ürünü şimdi yüz kişiye satabilme imkanına sahipsiniz...

Karşıcinsleştiren Ünlüler

Kanaat önderlerinin toplumsal duruşları da diğer etkenlerle etkileşim içinde “karşıcinsleşme” sürecini tahrik edebiliyor. Kanaat önderi derken de geniş bakmak lazım. Aklımıza sadece köşe yazarları, cemaat önderleri, politikacılar gelmemeli. Toplum önünde ve toplumu etkileme gücüne sahip olan herkes bu tanımın içine giriyor aslında. Belki çokları itiraz edecek ama popstarlar da arabesk şarkıcıları da birer kanaat önderi. Ve çoğuna sanatçı diyemeyeceğimiz şarkıcılar; giyim kuşam ve tavırlarıyla bu süreci meşrulaştırıyorlar. Vakti zamanında Zeki Müren, Bülent Ersoy gibi isimlerin yaptığı bu işi günümüzde Tarkan, Rober Hatemo, Serdar Ortaç ve benzerleri sürdürmeye devam ediyor. Başta gençler olmak üzere çok geniş kesimler bu ünlülerin tavırlarını örnek alıyor.

Sebepler ne olursa olsun sonuç olarak “karşıcinsleşme” sağlıklı bir süreç değil. Bireylerin ve toplumun psikolojisini, sağlığını olumsuz etkilemenin de ötesinde zamanla toplumsal düzende sarsıcı etkilere yol açabilir. Dikkatli olmakta, Allah`ın bizim için belirlediği sınırları aşmamakta her zaman için ve her konuda olduğu gibi bu konuda da büyük faydalar var.


GENÇLERE SORDUK

Erkeklerin kızlaştığını kızların erkekleştiğini düşünüyor musunuz?

Cinsiyet Karışımı Olduğunu Düşünmüyorum

Tuğçe Çiçek / 23/ Öğrenci / İzmit

Mukayeseyi sadece kılık kıyafet konusunda yapıcaksak saçı uzun olduğu için insanları zibidi sıfatıyla niteleyen zihniyete karşı olduğumu söylemem gerek. Sırf düşük bel ya da saç sakal ile insanları sınıflandırdığımız zaman aynı muamelenin farklı boyutuna tabi tutulmaya karşı yapılan itiraz bence anlam yitirir. Bu yüzden insanları giyinişlerine göre değerlendirip kız gibi yakıştırması yapmak çok hoş değil. Bugüne kadar istisnai durumlar hariç:) cinsiyetleri birbirine karıştırdığımı hatırlamıyorum. Zaten bugünün bayanlarının giyiniş stillerini düşünürsek erkekle karıştırılmaları pek muhtemel görünmüyor. En fazla erkekler saçları yüzünden karşı cinsle karıştırılabilirler onu da daha çok izgüzarların yapacağı kanaatindeyim.

Umman`da Devlet İşe Müdahil

Salim Al Duhli / 24/ Öğrenci / Umman

Umman`da erkekler açık renk giysiler giyiyor, kadınlarsa koyu veya renkli kıyafetler giyiyorlar. Erkekler resmi dairelerde kanunlarla sabit beyaz “Dijdaşe” denilen uzun elbiseler giyiyor. Devletimizin kanun koymasının sebebi; geleneksel giyim tarzımızı, kültürümüzü dış etkilerden (pozitif veya negatif) muhafaza etmek.Burada ortaöğretim ve dahi üniversitede erkek ve bayanların kıyafetleri ayrı ve belirlenmiştir.Yani giyim tarzımıza sahip çıkıyoruz ve erkekler ile bayanların giyimlerinin birbirinden etkilenmesi ihtimali çok az, yok gibi..

Erkek Konuşmalı Kızlar

Mutlu Aksoy / 21 / Öğrenci / İstanbul

İllaki benziyorlar. Giydikleri şeylere bakarak bunu anlayabiliriz. Erkekler arasında göğüs dekolteli kıyafetlerin yaygınlaşması, kullandıkları takılar, elbiselerinin renkleri... Kızlarda bu eğilim daha fazla. Kızların yüzde doksanı pantolon giyiyor. Erkek ceketlerine benzeyen ceketler giyiorlar. Konuşmalarıyla da erkeklere benziyorlar. Genellikle “Lan, oğlum...” gibi daha çok erkeklerin kullandığı kelimeleri kullanıyorlar.

Adam Dövmeye Kalkan Kız Var

Ahmet Durmuş / 18 / Öğrenci / İstanbul

En başta konuşmalara, giyiniş ve tavırlara bakarak kızların erkeklere benzemeye başladığını söyleyebilirim. Bakırköy İmam Hatip`te okuyorum Yanımızda kız lisesi var. Otobüste kendi aralarında birbirlerine abi diye hitab ediyor kızlar. Herkesin içinde sigara içebiliyorlar. Hatta adam dövmeye kalkanlar bile var.

Yeni Neslin Moda Anlayışı Bu

Arzu Kapıcıoğlu / 19 / Öğrenci / İstanbul

Erkeklerin kızlara, kızların erkeklere benzemeye başladığı görüşüne katılıyorum. Çünkü günümüzde özellikle genç nesilin böyle bir moda anlayışı var. Bu anlayış kızların kravat takmasını, erkeklerin saçlarını boyatmasını, iki cinsinde birbirlerinin parfümlerini kullanmalrını yadırgamıyor. ( bu saydıkalrım en basit degisiklik örnekleri)O kadar meşru hale dönüşmüş ki bu durum artık mağazalarda "unisex" kavramı hakim olmaya başlamış. (Unisex hem bayanlara hem de erkeklere "hitap" edebilenlere deniyormuş.) Artık sokakta yürürken kimin erkek kimin kız olduğunu ayırt etmekte zorlandığım durumlar bile olmuyor değil.

Özeniş Aşikar Ortada

Ahmet Ekrem Kaya / 21 / Öğrenci / Bursa

Cinsiyetler arasındaki birbirine özeniş aşikaren ortada. Bayanlardaki benzeyişin bir kompleksten kaynaklanabileceğini düşünüyorum. Erkeklerdeki kızlara benzeyiş meyili de; aşırı rahat olduğunu, sanki bir yerlere birilerine ulaştırmak maksadıla yapılıyormuş hissi uyandırıyor bende. Dünya umurumda değil kim karışır bana dermiş gibi, demek istermiş gibi. Bir de özellikle muhafazakar olarak nitelendirilen kesimde olup bu cinsiyet kaynaşmasına materyal olan arkadaşlarımızın savunduğu bence komik bazı ifadeler var. Örneğin saç uzatan erkeklerin çoğu der ki Peygamber efendimiz de uzatmış canım. Sanki O`nun bütün sünnetlerini yerine getirdik bir bu kaldı...

Erkeklerle Eşit Olmak İstemiyorum

Neslihan Deneri / 24 / Master Öğrencisi / Amerika

Artık kadınlarda bir kendini kanıtlama çabası var. Ben de erkeklerin yaptığı herşeyi yapabilirim diye. Bunu önce kendine sonra başkalarına göstermeye çalışıyor. Bu hem istedikerini evvelden yapamamış olmasından kaynaklanıyor -fırsat bulunca gerçekleştirmek istiyor- hem de istedikleri konusunda da kışkırtılıyor bence. Yani ben şahsen erkeklerle eşit olmak istemiyorum. Eşit olmamak benim için geride kalmak demek degil. Madem ki Allah katında dengiz, eşitlik beni sadece yoracak zora sokacak bir şeydir. Çünkü fiziksel olarak da fıtraten de çok farklıyız. Artık kadın bilerek isteyerek erkeğe benziyor ki bu malesef dedigim gibi onu zora sokmaktadır.

Mustafa Emin Büyükçoşkun

Boğaziçi Üniversitesi

Kapitalist ekonomi bir yandan üretimi azami ölçüde standardize ederek maliyetleri asgariye indirmeye çalışırken, öte yandan da mamul çeşitliliğini olabildiğince arttırarak farklı "tüketim kimlikleri" yaratıp bununla tüketiciyi avlamaya çabalıyor. Bu bağlamda her iki cinse "özel" üretim biçimleri tasarlanabildiği gibi, her iki cinsin ortak kullanabileceği mamül biçimleri de dizayn edilebiliyor. "Karşı cinse benzeme" eyleminin de bu üretim ve tüketim biçimi üzerinden değerlendirebiliceğimizi düşünüyorum. Unisex üretimin ardındaki pazarlama fikrini okuyabilirsek, unisex tüketimin davranışlar ve kimlikler üzerinde etkilerini anlayabiliriz kanısındayım.


Hangi Konularda Benzeşiyorlar?

Küpe: Bir zamanlar sadece kadınların kullandığı bu takı artık pek çok erkeğin de vazgeçilmezi arasında. Hadi önceleri erkeklere özel üretilen küpeler vardı (korsan vb.) ve kendi kategorisi içinde bir nebze de olsa erkeksi sayılabilirdi bazı modeler. Şimdi taşlısı, klipslisi, boncuklusu... Ne ararsanız kimde arasanız var.

Kravat: Eskiden sadece erkekler takardı. O da her yerde ve her zaman değil. Gayet resmi ve önemli bir aksesuardı erkek milleti için. Şimdilerde kadınlar da kullanıyor. Üstelik öyle erkekler gibi özenle değil. T-shirtlerin, askılı bluzların üzerine.

Pembe: Her ne kadar pembe kızlara, mavi erkeklere atfedilse de kızların mavi ve tonlarını giysilerinde kullanmaları pek yadırganmazken, artık erkekler pembenin yanı sıra, somon, kırmızı, leylak, mor gibi kadınsı renkleri kıyafetlerinde kullanmaktan çekinmiyorlar.

Saç: Saçların benzeşmesi kızlarda daha çok kısa kesimler yahut kazıtma yoluyla oluyor. Oysa erkeklerde eskiden “uzun” saç kadın işi olarak görülürken şimdi bu da aşıldı. Artık “modeller” kadınlarla yarışıyor yahut onlardan esinleniyor.

Konuşma: Konuşma stillerinin benzeşmesi konunda erkekler daha şanslı. “Ayol” ve benzeri kelimeler erkekler arasında şakalaşma veya bazı imalar dışında sık kullanılmıyor. Ancak kızlar erkeklere kıyasla karşı cins gibi konuşmaya daha eğilimliler. Kız kıza konuşmalarda bile birbirlerine “abi, birader, oğlum...” şeklinde hitab edenler var. Ayrıca erkek argosu da kızlar arasında yayılıyor mesela: ... Neyse meselasına girmeyelim(!)

Ünlüler:
Tarkan, Serdar Ortaç, Rober Hatemo, Aydın, Fatih Ürek... Bilemiyoruz başka açıklama yapmaya gerek var mı?


Psikolog Maruf Beçene ile...

“ÜNİSEX” YA DA KOKTEYL HAYATLAR

Psikolojide maskülen ve efemine davranışlar ve tercihler ayırımı vardır. Ruh sağlığı açısından en sağlıklı olan davranış; erkeğin toplumda genel kabul gören erkek gibi giyinmesi, kadının da yine aynı şekilde kadın gibi giyinmesidir. Ancak son zamanlarda ünisex yaşamlar gittikçe yaygınlaşmaktadır.

Son dönemlerde erkeklerin küpe vb. takılar kullanması, geleneksel olarak kızlara atfedilen pembe, mor gibi renklerde giysiler giymeleri, saç modellerinin kadınsılaşması gibi bir eğilim var. Yine aynı şekilde kızlar arasında da kısa saç modelleri, kravat kullanımı, asker postalı vb. erkeksi kıyafetlerin kullanımı yaygınlaşmış durumda. Bu eğilimleri neye/nereye bağlayabiliriz?

Mücevher, takı, giyim tarzındaki renklerin psikoloji literatüründe rahatsızlık olarak ifade edilebilecek bir karşılığı yoktur. Böyle bir tanım da söz konusu değildir. Psikoloji biliminin bu eğilimlerdeki temel tavrı kişiyi karşı cinse benzemeye zorlayan bir nedenin olup olmayışıdır. Eğer bir erkek pembe rengi kadınsılığa özenmek amacıyla tercih ediyorsa, bu tercih sorgulanmaya ve değerlendirilmeye değerdir. Aynı şekilde kadının maskülen davranışlara yönelmesi bir arayışın dışa vurumuysa ya da çevresine yönelik -bir problemden kaynaklanan- bir mesajın ifadesiyse bu sorun olarak ele alınabilir. Psikolojide maskülen ve efemine davranışlar ve tercihler ayırımı vardır. Ruh sağlığı açısından en sağlıklı olan davranış; erkeğin toplumda genel kabul gören erkek gibi giyinmesi, kadının da yine aynı şekilde kadın gibi giyinmesidir. Ancak son zamanlarda ünisex yaşamlar gittikçe yaygınlaşmaktadır. Bunun birçok gerekçesi vardır. Hatta bu tercihlere yönelen kişi sayısı kadar gerekçe sıralanabilir. Ancak genel hatlarıyla bu gerekçeler konusunda şunları söylemek mümkündür:

Kadına özenme ya da maskülen eğilimler tarihin her döneminde olsa da, 21. yüzyıl; ünisex yaşamları özendiren ve bu özendirme sürecinde kişilere birçok olanak sunan bir yüzyıldır. Yüzyılımızda insanın tabii yapısına bir müdahale söz konusudur. Cinsel tercihlerde ve eğilimlerde farklı bir yaşam özendirilmektedir.

Gelişmiş toplumlarda tadılacak zevk çeşitliliği gittikçe azalmaktadır. Çünkü tüm zevkler tadılmaktadır. Tadılan her zevk eskiyip, kişiyi yeni zevklere yöneltmektedir. Modern toplumlardaki zevk çeşitliliğinin azalması insanı farklı arayışlara yöneltmektedir. Bu arayış sürecinde temel tercihler yasak olarak tanımlanabilecek yaşantılara yönelmektedir. Bu yaşantıların başında ise karşı cinse özenme şeklindeki eğilimlerdir.

Bununla beraber model alma bu tercihlerin yaygınlaşmasının bir başka nedeni olarak ele alınabilir. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla beraber taklit edilen ve taklit eden ilişkisi yaygınlaştı.

Ailesinde ve sosyal çevresinde tecrit edilen kişiler; fark edilme, ilgi görme, aidiyet vb… duyguların doyumu amacıyla underground (sıra dışı) dediğimiz yaşantılara yönelmektedirler.

Bu sıradışılık bazen toplumda yaygın olmayan giyim tarzı, bazen karşı cinse özenme şeklinde kendini dışa vurmaktadır.

Erken dönemde istismar, taciz, dışlanma vb… etkenler de bu tür eğilimlerin bir başka nedenidir.

Boşanmış aileler de çocuklar cinsiyete ait roller konusunda yeteri bilgiye sahip olmayabilirler. Sürekli annesiyle yaşayan bir erkek çocuk baba modelini fazla göremediği için davranış ve eğilimlerde anne modelini baskın olarak taklit edilecektir.

Bir başka gerekçe olarak kişilerin sosyal bir varlık olduklarının unutturulmaya çalışılmasıdır. Sosyal izolasyon bireyselleşme adına kişiyi küçük bir gruba ya da iç dünyasına hapsetmektedir. Kişi herhangi bir kontrol mekanizmasına tabi değildir. Modernleşmeyle beraber dinin olmadığı bir hayatın dayatılması bir başka gerekçe olarak ifade edilebilir. Çünkü din kişinin iç dünyasındaki en etkili kontrol mekanizmalarından biridir.

21. yüzyıl; ünisex yaşamları özendiren ve bu özendirme sürecinde kişilere birçok olanak sunan bir yüzyıldır. Yüzyılımızda insanın tabii yapısına bir müdahale söz konusudur. Cinsel tercihlerde ve eğilimlerde farklı bir yaşam özendirilmektedir.

Yukarıdaki soruya istinaden, kızların erkekleşme, erkeklerin kızlaşma/kadınlaşma eğilimi içinde olduklarını söyleyebilir miyiz? Eğer böyle bir eğilim toplumumuzda yaygınlaşmaktaysa, bunun sosyal ve psikolojik etkileyenleri nelerdir? Buna neler yol açıyor?

Toplumun genelinde böyle bir eğilimin olduğunu söylemek zor. Ancak dışarıdan böyle bir dönüşümün ya da manipülasyonun yapıldığını söyleyebiliriz. Bu tür yaşantılar ülkemizde birçok yazılı ve görsel basın yayın organında özendirilmektedir. Özellikle büyük şehirlerde bireyselleşme adına çocuklarını denetlemekten kaçınan ilgisiz, baskıcı ve parçalanmış ailelerde böyle bir yönelme daha yaygın. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi sosyal aidiyet, ailenin bireyselleşme adına rahat tutumu ya da baskıcı tutumu, erken yaşantılarda ki taciz, istismar, hemcinsleri arasında dışlanma; buna bağlı olarak ilgi görme fark edilme bu tür eğilimlerin gerekçesi olarak ifade edilebilir.

Gençler durumlarının farkındalar mı?

Evet, birçoğu farkındadır. Çünkü bu tercihlerinden dolayı çevrelerinden çeşitli geri bildirimler almaktadırlar. Ancak onları bu tür eğilimlere iten nedenlerin tam anlamıyla farkında olduklarını söylemek zordur. Bu durumdan rahatsız olmaları durumunda çözüm olanağı daha kolay. Çünkü problemi fark etme çözüm için önemli adımdır. Birçoğu yukarıda bahsettiğimiz gerekçelerden dolayı farkında olmak istemiyorlar. Çünkü bu eğilim bir arayıştır, fark edilme sürecinin dışa vurumudur. İlgi beklentisi ya da mesajdır.

Bu eğilim kızlar arasında mı erkekler arasında mı daha yaygın ve daha çok hangi yaş aralığında ve sosyal gruplarda görülüyor?

Böyle bir araştırmanın sonuçlarına sahip değilim. Ancak kişisel gözlemim erkelerde karşı cinse özenmenin daha yaygın olduğu yönünde. Ancak son zamanlarda kızlarda da maskülen eğilimler yaygınlaşmaktadır. Yaş aralığı daha çok orta ergenlikten başlayıp üniversite son sınıfa kadar devam etmektedir. Erken iş yaşamına başlayan kişilerde bu tür eğilimler azalırken, iş bulamayan çevrelerde bir süre daha devam etmektedir.

Doğal bir eğilim mi, özellikle mi pompalanıyor? Pompalanıyorsa kimler tarafından ve neden olabilir?

Doğal bir özellik değil. Doğal bir özellik olsaydı toplumda cinsiyete özgü tercihler yaygın olmazdı. Medyanın payı var ancak özellikle bir dernek, sivil toplum kurumu, ya da grup tarafından yönlendirildiğini söyleyemeyiz. Pompalayıcı bir etken aramak gerekirse bence ön plana çıkan en önemli neden “arayış” ve “farklı olma ihtiyacı” dır. Kişiyi bu arayışa iten nedenler etkilidir. Bu da kişinin iç dünyasıyla ilişkili bir durum. Bu potansiyeli taşıyan bir kişi farklılığı ve aidiyeti bu tür tercihlerde arayabilir. Doğal olan bir yönü varsa da şu olabilir; ilgisiz, yalnız, aidiyet ve ifade sıkıntısı yaşayan birinin farklı görünme amacıyla bu tür arayışlarda bulunmasıdır.

Bu bağlamda metroseksüellik kavramını nasıl değerlendirebiliriz?

Metro seksüel kavramı oldukça yenidir. Bilimsel literatürde bu kavramın neye karşılık geldiğini bilmiyorum. Ancak görsel ve yazılı medyada daha çok bakımlı erkekler için kullanılan bir kavramdır. Yapılacak olan araştırmalarla bu kavram daha bilimsel bir form içinde tanımlanacaktır. Kavramın tanım olarak ilk düşündürdüğü feminel tercihlerin erkek yaşamına girmesi ve yaygınlaşmasıdır. Süslenme, özenli bakım daha çok kadın cinsiyeti tarafından gerçekleştirilen davranışlardır. Son zamanlarda erkeklerde ki süs ve bakımdaki özende görülen artış bu kavramın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Genelde varlıklı ve popüler erkekler tarafından tercih edilen bir yaşam tarzıdır. Benim kanaatim bu eğilim, farklı görünme ve ilgi görme ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Metro seksüel eğilimli popüler erkekler idol olma, model olma, taklit edilme arzusuyla izleyenlerini ya da hayranlarını etkilemeye çalışmaktadırlar. Etkileme başarıldığında yada kişi model alındığında bu taklit edilen kişide bir doyum sağlayacaktır. Tabiî ki varlıklı bireylerin kontrolsüz tüketim alışkanlığı da bu tür eğilimin temel besleyicilerindendir. Metroseksüellik bir cinsel tercih değildir. Ancak kadın yaşamına benzeme eğilimini uzun yıllara yayarak ısrarla bunu bir hayat tarzına dönüştüren çevrelerde, eşcinselliğe eğilimin daha güçlü olabileceğini söylemek mümkündür. Metro seksüellik potansiyel açıdan eşcinsel eğilime daha yatkındır. Bu açıdan risklidir.

Modada, sosyalleşme şekillerinde, yaşam tarzlarında görülen bu eğilim ne gibi psikolojik problemlere yol açabilir? Mesela iş eşcinselliğe kadar gidebilir mi? Sosyal yapıda problemlere yol açar mı?

Sosyal problemlere bu aşamada yol açacağını söyleyemeyiz. Çünkü yaygın değildir. Her ne kadar modernizm bu tür eğilimleri özgürlük ve bireysel tercih kapsamında ele alsa da yaygınlaşması durumunda sosyal yapı kesinlikle değişecektir. Bence bu tür eğilimler -temel beslenme noktalarına yada gerekçelerine bakıldığında görülecektir ki- birer marazdır. İnsanın var oluşsal yapısına aykırıdır. Bir toplum yada kültür haline gelmesi çok zordur. Çünkü insanın tabii bünyesi bu tür eğilimleri kabul etmez. Tarih boyunca bu tür eğilimler hep marjinal kalmıştır. Batı toplumu da bu tür eğilimlerin marjinal kalacağının farkında olduğu için eğilimleri bireysel tercih kapsamında ele almaktadır. Dünyanın hiçbir yerinde kadına benzeyen erkeklerin yada erkeğe benzeyen kadınların istilasına uğramış bir şehir yoktur. Bu tür eğilimlerde en yüksek risk tüketen bir toplumun oluşmasıdır. Psikolojik olarak kişiler çatışmalı bir hayatın içine girmiş olurlar. Kaliforniya sendromu dediğimiz sınırsız eğlence ve özgürlük, ileriki yıllarda kronik depresyonlara dönüşebilir. Metroseksüel erkekler baba rolünü tam anlamıyla yerine getiremeyebilirler. Birbirine benzeyen iki cinsiyet farklı rollerin idrak edilmesini engelleyebilir. Ancak eşcinselliğe dönüşüp dönüşmediği konusunda bişey söylemek zordur. Şunu söyleyebilirim metroseksüel bir kişi normal bir kişiye göre eşcinselliğe daha yatkındır. Ama kesin bir şey söylemek bilimsel açıdan şu an mümkün değil.

Çözüm önerileri neler olabilir?

Destekleyici, ilgili bir aile ortamı şarttır. Cinsiyet rolleri konusunda çocuklar erken yaşlarda bilgilendirilmeli ve her cins kendi cinsiyetine dönük yaşam ve tercihlere yönlendirilmelidir. Kişilere erken yaşlarda toplumsal bilinç ve kültürel normlar kazandırılmalıdır. Dini terbiyeyi bu noktada kesinlikle önemsiyoruz. Çünkü din otokontrol mekanizması sunmaktadır. Evlenecek kişilerin eş seçimini dikkatli yapmaları gerekmektedir. Bu boşanma oranları azaltacaktır. Yani uyumlu evlilikler önemsenmeli ve özendirilmeli. Parçalanmış ailelerde çocuklar anne ve baba rolünü ayırmakta zorlanabilirler. Model olarak tek rolün alınması riskli sonuçlara sebep olabilir. Cinsel eğitim önemsenmeli ve ailede başlayıp okulda formel bir ortamda sunulmalıdır. Cinsiyet becerileri kazandırılmalıdır. Üreten birey özellikleri kazandırılmalı. Kontrolsüz tüketim anlayışından kaçınmak gerekir.


Sinan Özgenç'ın Yazısı.