Şeytanın Arkasında Namaz Kılınmaz!
Arkadaşlar! Siz hala anlamadınız mı; mesele sadece birkaç ağaç değil… Mesele; hataları, eksiklikleri, şahsi antipatiklikleri ne olursa olsun, seksen küsur yıldır ezilen, aşağılanan, yok sayılan, düşman sayılan İslam’ın ve Müslümanların izzetini bir bayrak gibi göklere kaldıranların şahsında; İslam’ın ve Müslümanların belinin kırılması…
Hepinizin malumu olan son olaylar sırasında beni en çok üzen ne oldu biliyor musunuz? “Bizim” dediğimiz “bizden” dediğimiz bir kısım kişilerin de güya hak(!) adına, güya zulüm kimden gelirse gelsin onunla mücadele etmek haktır(!) gibi söylemler adına; Müslümanlara garezi açık olan, muktedirlik yıllarında Müslümanlara kan kusturmuş bir güruhla birlikte hareket ettiklerini görmek…
Yaşananlar gösterdi ki küfür karşımızda tek millet! Lakin Müslümanlarda ümmet bilinci yok. Küfür karşımızda tek millet ve biz hala particilik, hizipçilik, adamımcılık peşinde darmadağınız… Küffar, küffar olduğu halde; yani hepsinin kalpleri darmadağınık, her biri ayrı bir hesap içinde oldukları halde; bütün farklılıklarını bir yana bırakıp; İslam’ı ve Müslümanları alaşağı etmenin derdiyle yekvücut olabilmiş. Müslümanlarsa hala: “Ama o bizim partinin genel başkanı değil, ama o bir bakanını Bilderberg’e göndermişti, ama o ‘Kıyametin kopacağını bilseniz dahi elinizdeki fidanı dikiniz’ hadisine karşı geliyor, ama o bizim hocamızı yarı yolda bırakmıştı, ama o, ama o…, ama o… demekte…
Arkadaşlar! Siz hala anlamadınız mı; mesele sadece birkaç ağaç değil… Mesele; hataları, eksiklikleri, şahsi antipatiklikleri ne olursa olsun, seksen küsur yıldır ezilen, aşağılanan, yok sayılan, düşman sayılan İslam’ın ve Müslümanların izzetini bir bayrak gibi göklere kaldıranların şahsında; İslam’ın ve Müslümanların belinin kırılması…
Bir düşünün bakalım: Mesele bu olmasaydı eğer Kabataş’ta “48 saat daha dayanırsak düşecek” safsatasına inananların, kudret sarhoşluğu içinde bir anneyi ve henüz altı aylık bebeğini linç etme girişimi yaşanır mıydı? Bir düşünün bakalım: Kalabalıklarına katkıda bulunarak onlara bu cesareti kim verdi?
Müslümanlarda ümmet şuuru olmadığı gibi bunun gerektirdiği stratejilerin farkındalığı da yok. Kardeşlerim! Bakın; öncelikle şunu kesin olarak tespit edelim: Müslümanlar olarak bizler, strateji gereği olarak; hak görünen hususlarda dahi şeytana yaklaşmayız. Bırakın işbirliği yapmayı… Bu; şeytanın arkasında namaz kılmak gibi olur çünkü. Bu bağlamda teveccühümüz de kişilere yahut kurumlara değil; sıfatlara yani değerleredir. Hangi kişi ya da kurum; kendini, -hatalarıyla sevaplarıyla- İslam’a ve Müslümanlara hizmete adamışsa bizim teveccühümüz onadır. Yine aynı şekilde; “stratejik olarak” Müslümanların çoğunluğunun teveccühü nereye ise bizim teveccühümüz de orayadır. Karşısında küfrün tek millet olduğu bir topluluğun; bir, iri, diri ve güçlü olmasının tek yolu budur çünkü.
Bu strateji ve ilkeleri anlamayan Müslüman’ın da İslam âleminin de vay haline! İşte bakın son yüz elli yılımız… İşte bu yüzden!.. İşte bu yüzden; Müslümanlar son yüz elli yıldır hep kaybediyor. Küfür tek millet olmuş; hakka karşı akıl üretiyor, tuzak kuruyor. Müslümanlarda ise ümmet bilinci yok, strateji yok, feraset yok…
Kardeşler! Sevdiğimiz sevmediğimiz yöneticiler kimler olursa olsun, kendimize yakıştırdığımız ikincil ideolojilerimiz hangileri olursa olsun, şahsi menfaatlerimiz neler olursa olsun ilk, birinci, tek ve asıl davamız İslam’dır bizim. Allah’tır. Allah’ın rızasıdır. O Allah ki: “Ey iman edenler Allah’tan korkun ve sâdıklarla beraber olun.” (Tevbe 119) “Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür.” (Al-i İmran 118) “Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple… Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.” (Nisa 89) “Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin…” (Nisa 144) “Ey iman edenler! …‘dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri’ ve ‘öteki kâfirleri’ dost edinmeyin.” (Maide 57) “Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. … Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın)… Sizden kim bunu yaparsa mutlaka doğru yoldan sapmıştır.” (Mümtehine 1) “Ey iman edenler! Kendilerine Allah’ın gazap ettiği, kabirlerdeki kâfirlerin ümit kestikleri gibi tamamen ahiretten ümitlerini kesmiş bir toplumu dost edinmeyin.” (Mümtehine 13) diyor… Hâlâ düşünüp, öğüt almayacak mıyız?
Bu süreçte beni en çok güldürense ne oldu biliyor musunuz? Şeytanın mü’minleri kandırmak için yine bir ağacı kullanması...
Sinan Özgenç'ın Yazısı.