Mansur Tiryaki

Bir itirafname sadedinde okunsun bu yazı. Kalem ona göre yazsın ne yazacaksa. Aynada kendini seyretme tarzında farz edilsin düzeltmek için yanlışları, fark etmek için kusurları. Elinden bir şey gelmeyen garibin önce kendinden başlaması sayılsın dünyayı mamur etmeye. Settar olan Allah örtsün kusurlarımızı, bağışlasın yanlış yazılmış her harfimizi…

En çok kâğıda dökülmeye korkar zemheri vurmuş duygularım. İçime akmaya, damla damla dışıma sızmaya, karabulutlar gibi zihnime üşüşmeye razıdır da açığa vurulmaktan çekinir. İsyankâr bugün kalemim, kırık dökük de olsa, içimdekileri faş etmeye azmettim. Umut edilir ki kelam da imdadımıza yetişsin…

Bir yazı ne kadar değiştirebilir ki dünyanın kaderini? Kurşun yapsam her harfi, çıkarsam kınından kalemi, viran bağları gülistana çevirir mi? Hiç olmazsa serin kılar mı kendime yangın yerine dönmüş yüreğimi?

Odasının duvarları hep gafletine şahit olmuş, yazarcasıyla “taş üstüne taş koymamış ama hiç de yıkmamış” bir ahir zaman gencini ne kadar heyecanlandırırsa o kadar heyecanlandıracak bu beyanlar.

Mezalimden kurtaramayacak kardeşlerimi, imarı için asırlarca emek verilmiş medeniyetlerin talanını engelleyemeyecek. Açlığa, sefalete çare olmayacak. Kurumuş dudaklara, kuraklaşmış kalplere ab-ı hayat sunamayacak. Yeşertemeyecek, kim bilir, iman tohumlarını… Allah’tır kalpleri evirip çeviren yalnızca, bu da bir kalbi kırığın niyazı olsun garipce, çaresizce… O’ndan izinsiz yaprak kıpırdamıyor madem, İlahi Makam’a bir yakarış olsun şu nizamsız birkaç cümlem…

Asırlar var ki hep bigane kaldık hakikatlere. Bizim gibi kaç nesil de Asrı Saadet öncesi cahiliye dönemindekiler gibi büyüklerimizden nasıl gördüysek öyle yaşadık, güya batılılaştık. Fevkalade bir teşbihle; hazine sandığının üzerine oturup el açtık. “Şüphesiz biz kendimize zulmettik.”

Bütün bu karamsar tabloya rağmen Yaratan’ın inayetiyle, “ruhumuzun heykelini” dikmek üzere, “günlerin baharı solukladığı” bir demde, acele edip kışta gelenler tohumlarını attılar yeşerecek fidanların. Ömürleri boyunca fidan yetiştirmeye azmettiler…

Bugün Kâinatın Efendisi’nin (aleyhissalatü vesselam) ismiyle açtık ellerimizi ve seyre koyulduk alt yarısı yanan dünyayı mamur etmeye niyetlenmiş yiğitlerin gelişini...

İtirafname dedik de neyin mi itirafını yaptık?

Ürpermeyen kalbin, virane gönüllerin, ızdırapsızlığın… Ağlamayan gözlerimize yandık, bencilliğimize. Ve dahi kayıtsızlığımıza kan seylablarına dönerken ülkeleri kardeşlerimizin…

Utandım düşündükçe kendimden, hakikati aradım bir gece vakti. Müşevveş duygular içinde sokakları adımladım. Dert ortağı kıldım yolları, kaldırımları… Lakin bulamadım boylu boyunca uzanacak bir musalla taşı…


GENÇ'ın Yazısı.